HAYAT BİZE NELER ÖĞRETMEDİ Kİ !
Hayat bizim bakışlarımızla anlam kazanır. Ya sadece bir noktayı görürüz, hayatımız akıp gider, farkına varmayız. Yâda görebileceğimiz tüm güzelliklerin tam ortasında hayati yaşarız, akıp giden zamanımız anlam kazanır. Hayatımızın anlamı aslında bizim bakışlarımızda gizlidir.
Eğer hayata gereken özeni ve alakayı göstermezseniz maalesef hatayı affetmez. Zaman sürekli akarken sizin önemsemediğiniz ufak yâda büyük hatalarınız bir bumerang gibi size geri gelir.Yani yarınlar emek ve dikkat ister.
Düşüncelerine ve felsefi görüşlerine büyük ölçüde katıldığım bir üstat şöyle diyor.’’ Yaşama başkalarınca ve önceden verilmiş bir anlamı üstlenmek zor değil,zor olan ona kendince ve yeniden anlam verebilmek.’’
Son zamanlarda ülkemizde vuku bulan, taciz, tecavüz ve birçok ahlak dışı eylemleri açıkça yazmak istemiyorum. Kalemin kirlenmesinden, düşüncenin bulanmasından, duyguların karmaşıklaşmasın dan korkuyorum. Yani ahlaksızlığın sıradanlaşmasın dan korkuyorum.Bu sebepten dolayı tasavvuf dünyasında çok büyük yeri olan Hz. Mevlana’nın dizeleriyle devam ediyorum.
Hayattan ne öğrendim
‘’Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum. Işığı gördüm, korktum. Ağladım. Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim. Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi… Ağladım.
Yaşamayı öğrendim. Doğumun, hayatin bitmeye başladığı an olduğunu; aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim. Zamanı öğrendim.
Yarıştım onunla… Zamanla yarışılmayacağını, zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim… İnsani öğrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu… Sonra da her insanin içinde iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim. Sevmeyi öğrendim. Sonra güvenmeyi… Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu, sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu öğrendim. İnsan tenini öğrendim. Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu… Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim. Evreni öğrendim. Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim. Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek gerektiğini öğrendim.
Ekmeği öğrendim. Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini…
Sonra da ekmeği hakça üleşmenin, bolca üretmek kadar önemli olduğunu öğrendim.
Okumayı öğrendim. Kendime yazıyı öğrettim sonra… Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana… Gitmeyi öğrendim. Sonra dayanamayıp dönmeyi…
Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi… Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yasta… Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım. Sonra da asil yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine aydım. Düşünmeyi öğrendim. Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim. Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek olduğunu öğrendim. Namusun önemini öğrendim evde… Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu, gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el sürmemek olduğunu öğrendim. Gerçeği öğrendim bir gün… Ve gerçeğin acı olduğunu… Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da lezzet kattığını öğrendim. Her canlının ölümü tadacağını, ama sadece bazılarının hayatı tadacağın öğrendim.’’
Daha nasıl anlatılır ki…!
Değerli okuyucu kardeşlerim ne demek, ne yazmak istediğimi umarım anlatabilmişimdir…
SEVGİYLE KALIN
ŞAPKALI ADAM
Yorum Yazın :Misafir