ŞAİR VE ŞİİR
Değerli dostlar, bu günde biraz şiir ve şair üstüne yazalım dilimiz döndükçe. Hep söylerim , ‘’karanlıklar içinden kelimeleri seçip güzel cümleler kuran insanlar’’ hayata başka bir bakış açısı sağlayan güzel insanlardır. Geçen gün değer verdiğim bir üstadın edebiyat dünyasına kazandırdığı bir kitap edindim. ‘’İÇÇEKİŞLER COĞRAFYASI’‘ Orhan Haşim ELMALI’ nın dilinden dökülenlerin, kalem ile sayfalara aktarılması sonucu ortaya çıkan harika bir kitap. Değerli üstat ile ayaküstü bir iki lafın belini kırdıktan sonra kitabımızı alıp imzalattık. Bir nefeste okunacak türden değil, sindirerek o duyguları hissederek okunması gereken bir eser. Hayırlı olsun.
Son zamanlarda sosyal medyada paylaşılan güzel sözler ve bazı şiirlerden alıntılar görüyorum. Amma velakin bu alıntılar yapılırken, o cümlede kim bilir kaç yaşanmışlığın teri var, hatta yaşanmış yılların tek cümlelik özeti olabileceği hiç düşünülüyormu? İstediğimiz kadar paylaşım yapalım, o yaşanmışlıkları anlayamadığımız, o duyguları hissetmediğimiz müddetçe sadece yan yana gelmiş güzel kelimeler olarak kalır hafızalarda. Yani içi boşalmış olur cümlelerin, mana kaybına uğrar, cümleleri bir araya getiren insanların hayat felsefelerini, hayata bakış açılarını bilirseniz işte o zaman doldurabilirsiniz altını cümlelerin. Edebiyat ve felsefe tarihimize damga vurmuş bir çok şairimiz var, hepsi ayrı bir dünya ,ayrı bir bakış açısı ,ayrı bir yaşanmışlık. Mesela, hayatına bir çok acılar sığdıran istiklal marşımız yazarı Mehmet Akif ERSOY, Mutsuzluktan söz etmek istiyorum, dikey ve yatay mutsuzluktan’’ diye başlayan şiiriyle Turgut UYAR, ‘’Beni sevdiğin gibi sevdim seni, kar bırakılmış karanlığından. Dizelerinin sahibi Edip CANSEVER, “Hayat bir boş rüyaymış’’ dizeleri Cahit ZARİFOĞLU, “Artık demir almak günü gelmişse zamandan, meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan’ ’Yahya Kemal BEYATLI, Yerin seni çektiği kadar ağırsın, kanatların çırpındığı kadar hafif, diyen bir Can YÜCEL, Gelsene dedi bana, kalsana dedi bana, gülsene dedi bana, ölsene dedi bana, geldim, kaldım, güldüm ,öldüm diye son şiirini yazan Nazım HİKMET, “Ne hasta bekler sabahı, ne taze ölüyü mezar, diyen bir Necip Fazıl KISAKÜREK,’’ hasretinden prangalar eskittim’’ dizelerinin sahibi Ahmed ARİF, Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.Dante gibi ortasındayız ömrün. Dizeleriyle Cahit Sıtkı TARANCI, saymakla bitiremeyeceğim değerli insanlar. Hele bir tanesi var ki çok enteresan, şöyle tarif ediyorlar üstadı, bir hiç hükümdarı, akıl hasta hanesinde bir deli, meyhanede bir veli, mezhepte bir Bektaşi, dergâhta Mevlevi, padişaha karşı küfürbaz, Atatürk’ün sofrasında bir Diojen, sokaklarda bir serseri, han odasında derbeder, Krotanoda Pisagor, Kahire’de Kaygusuz Aptal, pir yolunda talip, zor yolunda anarşist, Neyzen TEVFİK. Bir çoğumuz küfürlü dizeleri ile hatırlıyoruz, ama gelin görün ki muhteşem şiirleri var. Mesela beni derinden etkileyen bir şiiri var ‘’Geçer’’ biraz ağır bir dil ama bu günkü kullandığımız dile çevrilmiş halini okumanızı veya dinlemenizi öneririm. Konuyu biraz fazla dağıttım galiba. Ama hayatlarımızı yazdıkları şiirlerle anlamlandıran insanları dağıtmadan anlatmak mümkün olmayacaktı.
Bu gün şiir ve şair aleminde gezindik biraz. Aklımızda olan birkaç şairi yazdık sadece. Yaşam felsefesi olarak, hep hikayesi olan şeyleri sevdim, hikayesi olan insanları, hikâyesini bildiğim türküleri, şiirleri okudum ve dinledim. Bilmediklerimin de hikayesini öğrendim.(Dinlediğiniz bir türkünün yada okuduğunuz bir şiirin hikayesini öğrenip tekrar dinlemenizi öneririm. Farkı göreceksiniz.) Hem dinledim hem o duyguları, yaşanmışlıkları hissederek hayatı anlamlandırmaya çalıştım. Bazen hüzünlendim, bazen neşelendim.
Zaten hayatın içinde olanlarda bunlar değil mi?
Saygı ve sevgilerimle…
ŞAPKALI ADAM
Yorum Yazın :Misafir