ÖĞRENMEK
Yaşadığımız bu zamanda değeri unutulan kavramlardan biridir öğrenmek.Bilgi çağının zirve yaptığı günümüzde maalesef öğrenme gereksinimi dip yapmış durumda.Her zaman kolay ve kulaktan dolma bilgilerin öğrenilmesi daha cazip geldiği için,günümüz ortamında gerek sosyal medya gerekse çeşitli görsel medya organlarında , gerçek bilgiyle alakası olmayan binlerce belki milyonlarca bilgi kirliliği.Bu hazır ve yanlış bilgi kaynaklarının aslında bizim öğrenmemizi değil,öğrenme hırs ve kabiliyetimizi köreltmekte olduğunu fark edemiyoruz.
Öğrenme, bireyin yaşantılar sonucu davranışlarda meydana gelen oldukça uzun süreli değişmelerdir. Bir bilgi ve becerinin, öğrenme sayılması için davranışta değişiklik yapması ve davranıştaki değişikliğin uzun süreli olması gerekmektedir. Yeni öğrenmeler ile kişinin kapasitesi gelişir, önceden yapamadığı bir şeyi yapabilir hale gelir. Daha geniş anlamda, öğrenme sonucu, birey içinde bulunduğu evrene yeni bir anlam yükler ve evrendeki konumunu yeniden tanımlar.
Öğrenme ile ilgili ortaya atılan davranışsal, duyuşsal, bilişsel, nörofizyolojik temelli öğrenme kuramları mevcuttur. Davranışcı kuramcılar, öğrenmenin uyarıcı ile davranış arasında bir bağ kurarak geliştiğini ve pekiştirme yoluyla davranış değiştirmenin gerektiğini kabul ederler. Bilişsel kurama göre, öğrenme bireyin çevresinde olup bitenlere bir anlam yüklemesidir. Duyuşsal kavramlar öğrenmenin doğasın dan çok sorunlarıyla ilgilenirler. Nörofizyolojik temelli öğretim ilkeleri beynin bir paralel işlemci olduğunu, öğrenmenin fizyoloji bir olay olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurgular. Tanım böyle.
Öğrenme aslında bir sonuç değil süreçtir. Bir durağa değil yolculuk şekline benzer. Okul hayatımız bitince hayat okulu başlar. Hayat okulunda sınavlar haber vermeden yapılır.Yazılı azdır ama sözlü çoktur. Öğrenme isteği kişinin samimiyetiyle ilgili bir durumdur.Öğrenmek istenen her neyse ciddi ve samimi duygularla araştırılmadan kesinlikle başarıya ulaşamaz.Eskilerden bir hikaye geliyor aklıma,hikaye şöyle..
Bir gün Büyük düşünür Aristonun öğrencilerinden biri yalvararak yanına gelir ve ‘’ lütfen Aristo bana bildiğin her şeyi öğret der.Bildiğin her şeyi ama her şeyi öğrenmek istiyorum.’’Tamam öğreteyim ama şöyle bir nehre doğru yürüyelim senle ne dersin ? der Aristo.Nehre doğru yürümeye başlarlar.Aristo yerden bir taş alır ve nehre atar.Genç adama taşı nehirden çıkarmasını söyler.Genç öğrenci taşı bulmak için kafasını suya doğru eğer.Aristo hemen genç adamın ense kökünden bastırarak kafasını suya gömer ve öylece tutar.Genç adam nefes alabilmek için debelenip durur.Aristo yeterince ders çıkaracağına kanaat getirince kafasını sudan cıkarır.Genç tekrar konuşaçak hale gelince şaşkınlık ve öfkeyle Aristo’ya sorar,neden yaptın bunu ? az kaldı boğuluyordum.
Aristo yanıtı hemen verir..Sana bildiğim her şeyi öğreteceğim ama öğreteceklerimi öğrenmen için,öğreteceklerime fena halde ihtiyaç duyman lazım.Yaşamak için nefes almaya gerek duyduğun kadar öğrenmeye gereksinim duymuyorsan öğreteceklerimin sana bir faydası olmaz..
Bu kısa hikaye olayın tümünü özetliyor bence.Bilgi her zaman büyük hazinedir.Bu büyük hazineye sahip olabilmemiz için öğrenme ihtiyacımızın hiç eksik olmaması gerekir.
En büyük hazineye sahip olmak istemezmisiniz.?
Öyleyse, öğrenmeye devam…
SAYGIYLA VE BİLGİYLE KALIN
ŞAPKALI ADAM.
Yorum Yazın :Misafir