ARKADAŞLIK
Çocukluk yaşlarımızdan başlayarak yaşamımızın her döneminde, ihtiyacımız olan ve ailemizden sonra gelen en yakın kişi. Arkadaş yada arkadaşlar. Bu gün biraz bu konudan bahsetmek istiyorum. Hepimiz bilmekteyiz ki, çocukluk ve ergenlik çağlarımızda zaman zaman ailemizden çok daha fazla değer verdiğimiz arkadaşlarımız olmuştur. Beraber zaman geçirilen, sosyal faaliyetlerde bulunulan, oyun oynanan hatta dertleşilen ve ergen dönemlerde beraberce isyan ettiğimiz değerli varlıklar. Çocuk yaşlardan başlayarak sosyalleşmenin, beraber hareket etmenin, güven duygusunun, oyun oynama zevkinin, hatta ilerleyen yaşlarda aile kurmanın ve toplum ile hesaplaşmanın temellerinin atıldığı bir kurumdur arkadaşlık .İyi arkadaş, kötü arkadaş olaylarına girmeyeceğim. Fakat son zamanlarda bu kurumun da yavaş yavaş çökmeye başladığını gördüğüm için kendimce bir iki satır yazma zorunluluğu hissettim. Şöyle biraz çocukluğumuza gittiğimizde, tabi ki kendi dönemimiz çocukluğuna, yani korkmadan, çekinmeden sokaklarda oynadığımız, kırlarda, tarlaya benzer toprak yollarda alabildiğine koştuğumuz, cambalik oynayıp, patlak toplarla geç vakitlere kadar yaptığımız sokak maçları günlerinden bahsediyorum. İşte o zamanlarda ki arkadaş sevgisini hatırlamanızı istiyorum .Hiç bir maddi çıkarın gözetilmediği, paylaşılanların büyük bir sır gibi saklandığı, cepte ne varsa ortak olduğu ,gerektiğinde uğruna her türlü kavgaya girebileceğiniz arkadaş sevgisinin olduğu yıllar. Ahh…! nerede o günler dediğinizi duyuyor gibiyim. Şimdiii gelelim bu güne.
Ne eskisi gibi samimiyet ne de eskisi gibi güven.. Tabi ki herkes için geçerli olmamak kaydıyla yazıyorum, üstüne alınan alınabilir benim için sakıncası yok. ’’Biz büyüdük kirlendi dünya’’ misali oldu sanki. Son zamanlarda öyle arkadaşlık örnekleri gördüm ki, inanılmaz.. Her haltı beraber yemelerine rağmen, arkadaşını şikayet edip yerine geçmek isteyen mi ararsınız, arkadaşının makamına göz diken mi,(son zamanlar fetö’ cü şikayetleri) bir birini şikayet edip zarar görmesini sağlayan mı , kuyusunu kazan mı, yokluğunda arkasından her türlü atıp tutan mı, ya nasıl anlatayım bilmiyorum ki, akla mantığa ve adamlığa sığmayacak bir sürü hareket. Ama sosyal medya paylaşımlarında can ciğer kuzu sarması..
Her önümüze gelenle, çıkarlarımız uyuştuğu için, güzel vakit geçirdiğimiz bir şeyler paylaştığımız da hemen “ arkadaş “ sıfatını yakıştırmamız belki de bu saf kavramı kirletiyordur.. Zevk veya fayda arkadaşlıklarının aksine, gerçek arkadaşlıklar kurulmuş olsa da, böyle bir kavramında içini boşaltmasak keşke... Aristoteles’in iddiasına göre erdemli olan insanların gerçek arkadaşlıkları varken, sahtekarlar arkadaşlık kuramaz. Gerçek arkadaşlar birbirleri için en iyisini dilerler ve bu arkadaşlık onlar iyi oldukları sürece bozulmaz. Bu sebeple, bu tip arkadaşlıklar çok daha sağlamdır. Fazla uzatmadan durumu özetlemek istedim .Umarım neler anlatmak istediğimi anlatabilmişimdir.
Hakkını verebileceğimiz, erdemli arkadaşlıklar temenni ediyorum.
Saygı ve sevgilerimle...
ŞAPKALI ADAM
Yorum Yazın :Misafir