HAYAT DEFTERİ
Bu gün de sizlere kendimce hayata dair bir şeyler yazmaya çalışacağım.Genç yaşlarımdan beri, yaşça benden çok büyük insanlarla sohbet etmeyi sevmişimdir. Öğrenim durumunuz, sosyal statünüz ,yaşam tarzınız ,dininiz, ırkınız, bilginiz ne olursa olsun yaşadığınız kültürel zenginliklerin ortasında ,yaşamının çoğu kısmını geride bırakmış insanlarla hayata dair sohbetler etmemişseniz hayat cahilisiniz diyebilirim.
Neden…?
Ben insan hayatını bir deftere benzetiyorum .Doğduğumuz günde açılmaya başlayan bembeyaz bir defter. Yaşamımızın her anının bir harf, her dakikasının bir hece,her saatinin bir cümle ve her gününün bir defter sayfası olduğunu varsayıyorum.Şimdi bir düşünelim ,yetmiş,seksen,doksan hatta yüz yaşında ki bir insanın hayat defterinde kim bilir neler yazılı.Yalansız,riyasız,abartısız. Tamamen gerçek, tamamen yaşanmış. Kurgulanarak yazılan hiçbir romana benzemeyen bir hayat defteri. Tabi ki tecrübe de diyebiliriz ama bence hafif kalır.Gerek coğrafi konumumuz,gerek tarihsel geçmişimiz ve sosyal yapımız gereği,Yörük,Alevi,Muhacir,Göçmen,Arnavut,Pomak, köy ve kasabalarımız mevcut. Belki de dünyada en çok kültürel yapıyı içimizde barındıran bir ülke olarak zenginliğimiz bizlere çok şeyler kazandırıyor.Yaşadığınız topraklarda hangi ırka,hangi dine ,hangi inanca, sahip olursanız olun ortak bir yaşam savaşı veriyorsanız bunların hiçbir önemi kalmıyor.Çünkü dava hayat davası ,kavga yaşam kavgası.Herkesin eşit olduğu bir yaratıcının karşısında gerçekleşen olaylar bütünü.Yani yaşamın ta kendisi.
Konu o kadar hassas ki bir türlü giremiyorum mevzu ya.Neyse buradan başlayım artık.Avcılık yapmış olduğum dönemlerde,çeşitli illerin dağ ve ovalarında çok dolaştım..Şehirlerden uzak,doğayla baş başa yaşam mücadelesi veren bir çok köyleri,kasabaları görme fırsatım oldu.Yazımın başında dedim ya ,yaşlı insanlarla sohbet etmeyi sevmişimdir.İşte bu sebepten dolayı, her fırsatta köyün kahvehanesine yada toplu olarak oturulan bir alanına gider,artık yaşı gereği herhangi bir işle uğraşamayan ihtiyarları görür ve onlarla hayata dair ne varsa konuşmaya dalar zamanın nasıl geçtiğini anlamazdım. Sohbetlerde konu konuyu açıyor tabi ki,mizahi bir anlatım,birde şiveli anlatmaya başladılar mı,sohbetlere doyulmuyor. Çoğunlukla konu komşudan eşe dosta, dönemin ticaret hayatından sosyal faaliyetlerine,siyasi yapısına,hava durumuna,doğaya ,aklınıza gelebilecek her konuya uzanıyor, ama genelde insan odaklı oluyordu.O kadar ilginç o kadar enteresan hayat hikayeleri ve hayata bakış açıları var ki yazarak anlatmak mümkün görünmüyor. Çok şey öğrendim o günler.Hiç bir kitabın yazmadığı çok değerli bilgiler edindim kendimce.Yaşanan temiz hayatın, temiz insanlarından. Yıllar içerisinde, insan sarrafı olmak kadar değilse de insanı gerçekten tanımanın, derinine inebilmenin kıstaslarını da öğrendim. Halk bilgeliğinin ortaya koyduğu kurallara göre “İnsanı tanımak” için neleri dikkate almam gerektiğini öğrendim.İnsanları tanımak için ilk olarak kendimizi tanımamız gerektiğini öğrendim,ilk nefes ile son nefes arasında geçen kısa yolculuğa hayat dendiğini öğrendim,başkalarının yaşamlarına tanık olmuş insanların yaşamlarına tanık oldum,herkesin yaşam ustası olamayacağını öğrendim, ancak çevresi ile olan ilişkilerinde, insan tiplerindeki farklılıkları tanıyarak, çatışmalar yaşamaksızın yaşamanın daha mutlu edebildiğini öğrendim, İnsanlar birbirlerinden çok farklı olduklarını,herkesi olduğu gibi kabul etmenin her zaman kolay olmadığını,öncelikle kendimi olduğum gibi kabul etmeyi öğrendim, eksiklerimin ve artılarımın farkına varmayı öğrendim.İşte o zaman, başkalarına anlayış göstermenin kolaylaştığını öğrendim,velhasıl bir çok şey öğrendim.
Neyse fazla uzatmanın bir anlamı yok.Size tavsiyem nerede olursa olsun,kim olursa olsun,yeter ki saf ve temiz bir yaşam süren yaşlı insanlar olsun, dilinizce ve dillerince güzel sohbetler etmeniz. O zaman anlarsınız….
Bu arada, halen hiçbir şey bilmediğimi de öğrendim……
SAYGI VE SEVGİLERİMLE
ŞAPKALI ADAM
Yorum Yazın :Misafir