YAŞAMDA KALİTE
Bu gün biraz yaşam kalitesinden bahsedelim.
Yaşadığımız dünyada hayatımıza ne katabiliyoruz? Doğduğumuz günden dünyadan göç edeceğimiz güne kadar hayatımızdan neler geçiyor? Kendi ellerimizle yaşamımızı nasıl zora sokuyoruz? Öfkelenmeyi, sinirlenmeyi, yüksek sesle feryadı figan etmeyi, azarlamayı alışkanlık haline getirdiğimiz halde bağışlamak, hoş görmek, sükunet, dinlemek,saygı göstermek ve sevmek gibi harika davranışları neden pas geçiyoruz..?
Şimdi başlığa bakarak yazıyı okumadan, ön yargılarla düşünenlerin olduğunu görür gibiyim. Çünkü yaşadığımız şu zamanda, çoğu şeyin değeri maddi olarak ölçüldüğü gerçeğini hepimiz biliyoruz. Kaliteli yaşamın, maddiyatla ilişkisi olmadığını bu yazımda umarım anlatabilirim. Yukarıda sorduğum soruların cevabını yazmıyorum. Makalemi okuduktan sonra cevapları size bırakıyorum.
Benjamin FRANKLIN bakın ne demiş. ‘’ Hayatı seviyorsanız, zamanı boşa harcamayın. Çünkü zaman hayatın kendisidir.’’
Bu dünyadaki zamanımız kısıtlı, her salisesi bizim için önemli, geçen zamanı kaç para harcarsanız harcayın geri getirme şansına sahip olmamız mümkün gözükmüyor. Bize verilen bu süreyi en iyi şekilde dolu dolu yaşamak ve iyi kontrol etmek, yaşam kalitemizi artıracaktır.
İnsanların hoşça vakit geçirme,mutlu olma, eğlenme ve neşelenme istekleri vardır. Toplum içinde ötekileştirilmeden kaliteli bir hayat yaşamak istenilen bir durumdur. Ancak her şeyin bir bedeli vardır. Kaliteli yaşam, üretmeyi, paylaşmayı, öğrenmeyi, okumayı ve çalışmayı zorunlu kılar.
Kaliteli yaşam, gülen bir yüzü, sinerjiyi, katkı sunmayı, usul-erkânbilmeyi, haddini bilmeyi, naifliği ve kibarlığı zorunlu kılar.
Suçlama, bahane bulma, değersizleştirme, yok sayma, açıka rama, hak yeme gibi kaliteli yaşam hırsızlarından uzak durmayı zorunlu kılar.
Kaliteli bir hayat sürmeyi amaç edinen insanlar, nerede olurlarsa olsunlar, isterlerse tek başına yaşasınlar yalnızlaşma hastalığına yakalanmazlar. Kendileriyle, çevreyle, doğayla, hayvanlar ve bitkilerle barışıktırlar. Kaliteyi istiyorsak amacımız ve hedeflerimiz olmalıdır. Sorun çıkaran değil, çözüm üreten olunmalıdır. Bulundukları sosyal çevrelerde kimseyi beğenmeyen, sürekli açık arayan, geçimsiz ve sürekli asık yüzlü, tembelkişiler yani her yönüyle negatif olan kişiler bulundukları ortamı bozarlar. Zira kimse kimsenin kahrını üzün süre çekmez. Etrafında bulunan insanlar orayı terk etmek için fırsat kollarlar.
Kaliteli bir geniş görüşlülük sahibi olmak, sürekligelişmekten, yenilenmekten ve esnek bir öğrenme isteğinden geçer. Hangi konuda olursa olsun, ben biliyorum, en iyi benim, ustayım artık öğrenecek bir şeyim kalmadı düşüncesine kapılmak kendi egomuzun tuzağına düşerek yaşam kalitemizi bozmak anlamına gelebilir.
Konunun çok daha büyük olduğunu biliyorum.Bu yazımda çok ufakta olsa yaşamda kaliteyi nasıl yakalayabileceğimizi yazmaya çalıştım. Umarım doğru anlatmış ve doğru anlaşılmışımdır.
Düşündüğünüz, söylemek istediğiniz, söylediğinizi sandığınız, söylediğiniz. Karşınızdakinin duymak istediği, duyduğu, anlamak istediği, anladığını sandığı, anladığı, arasında farklar vardır. Dolayısıyla insanların birbirini yanlış anlaması için en az dokuz ihtimal var... Selvi’ne HERPİN (efsane kişi, sözü var ama kendi yok)
SEVGİYLE KALIN…
A.OSMAN TUNÇ
Yorum Yazın :Misafir