CUMHURİYET
Cumhuriyet bayramımızı kutladığımız bu günlerde cumhuriyet rejimini birde böyle dile getirmek istedim.Konu çok uzun olduğu için Osmanlı dönemi cumhuriyet anlayışı ve gerçek cumhuriyet olgusu karşılaştırması açısından değişik kaynaklardan faydalanarak konuyu yazmaya çalıştım.
Tarihçiler cumhuriyet deyimini ilk kez, Etrüsk krallarının ülkeden çıkarılmasından sonra, Roma’da kurulan hükûmet için kullanmışlardır. Kimi tarihçiler ise bu deyimi Eski Yunan şehir devletçikleri için de kullanmışlardır; fakat Yunan şehir devletlerinde halkın egemenliği ve fertlerin eşitliği tam olarak sağlanamadığından, tam bir cumhuriyet söz konusu değildir. Cumhuriyetin bir devlet şekli olarak oluşumunu sağlayanlar ise Romalılardır. Roma’da devlet karşısında ferde değer verilmiş ve halkın çoğunluğuna bazı siyasi haklar tanınmıştır. Ancak herkes bu haklardan eşit yararlanamamıştır.
Cumhuriyet, ilk oluşum evresinde devlet olarak düşünülmüştür. Genelde hürriyet ve demokrasi fikrini savunan Çiçero, Jean Bodin gibidüşünürler XVI. yüzyılda eserlerinde cumhuriyeti bugünkü kullanımı dışında kullanarak devleti kastetmişlerdir. Machiavelli 1537’de yayımladığı “Hükümdar” adlı eserinde cumhuriyeti, devlet başkanının seçimle işbaşına geldiği ve hükümdarlığın asla veraset yoluyla geçmediği bir sistem olarak tanımlamıştır. Rousseau ve Kant cumhuriyetçi devlet, yürütme fonksiyonunu keyfi değil, kanuna uygun olarak yapan devlet olarak tanımlarken, Montesquieu “Kanunların Ruhu” adlı eserinde, sosyal, siyasal ve dinî kurumları, mutlakiyetçi monarşinin prestijini sarsacak şekilde tahlile tabi tutmuştur. Montesquieu mutlak monarşi yerine meşruti monarşiyi savunmuştur.Rousseau ise “İçtimai Mukavele” adlı eserinde, insanlar için bir doğa hâli mevcut olmuş olduğunu ve bu hâlin insanlar için bir mutluluk ve erdem hâli olduğunu söyleyerek, üyeleri arasında siyasal eşitliğin bulunduğu bir toplumun, yani demokrasinin savunmasını yapmıştır.Şakire POLAT ın kaleminden böyle yazılmış cumhuriyet olgusunun tarihsel gelişimi.
Osmanlı Devleti’nin Batı’yı örnek alarak yaptığı ıslahat, modernleşme çalışmaları XVIII. yüzyılda başlamıştır. Yapılan bu çalışmalar, halk nazarında rejimi değiştirmek, meclis egemenliğine geçmek şeklinde değil de; devletin aksayan veyahut iyi işlemeyen kurumlarını düzeltmek, padişahın yetkilerini kısmen sınırlamak, Avrupalı devletlere hoş görünmek, başında bir tehdit olduğu zaman Batı’nın desteğini sağlamak ve böylece imparatorluğun yaşamasını garantilemek amacıyla yapılmıştır. Yani devletin, ayakta kalmak amacıyla yaptığı ıslahat çalışmaları bugünkü anlamda siyasi yapıyı değiştirme, daha demokratik bir sisteme geçme amacıyla yapılmamıştır.
Bundan dolayı günümüzde önemli olan Cumhuriyet’in yaşını kutlamak değil, nasıl bir yönetim şekli olduğunu, varolan diğer rejimlerden farklarını, içeriğini, ATATÜRK’ün bu rejim konusunda neden bu kadar ısrar ettiğini bilip, yaşatılması gereğine inanmaktır.Bu düşünceye katılmamak mümkün değildir.
Yazımın başında da yazdığım gibi konu çok uzun yazılması gereken çok şey var aslında.Ben size kaynakları vereyim vakti olan ve araştırmak isteyen incelesin.’’ Cumhuriyet olgusunun tarihsel gelişimi’’ Şakire POLAT.
BAŞTA, ULU ÖNDER MUSTAFA KEMAL ATATÜRK OLMAK ÜZERE,BİZE BU CUMHURİYETİ ARMAĞAN EDEBİLMEK İÇİN ŞEHİT OLAN,GAZİ ÜNVANI ALAN TÜM ATALARIMIZIN RUHU ŞAAD OLSUN..
TÜM ULUSUMUZUN CUMHURİYET BAYRAMINI KUTLUYORUM..
SAYGIYLA KALIN…
ŞAPKALI ADAM
Yorum Yazın :Misafir