Değerli okuyucu kardeşlerim bu hafta, son günlerde birbirine karıştırılan ve bir o kadar ayrı ama bir o kadar da yakın iki kavramı yazmak istiyorum elim ve dilim döndükçe. Sabır ve tahammül günlük hayatımızda çok fazla kullandığımız iki kelime. Anlam bakımından çok yakın gibi görünseler de hissediş, uygulama ve geleceği yaratırken ki etkileri bakımından aralarında dağlar kadar fark olan kavramlardır.. Sabreden insan, kendi değerinin farkındadır. Sabreden insan, bir hedef koyamadığı, kararsız olduğu zamanlarda da sabreder. Konuyu biraz daha açalım. Sabırdan başlayalım. Sabırlı insanlar, kimseyi kendinden üstün görmez. Kendisini de kimseden aşağıda görmez. Hayatındaki insanların onun hayatında ve kendisinin de diğer insanların hayatında bir tesadüf eseri bulunmadığını bilir. Bu yüzdendir ki hayat öğretmenlerine ve öğretmenliğine saygı duyar. Gözünü geleceğe dikmiştir. Bir hedef koymuştur. Hedefe ulaşmaya çalışırken karşısına çıkan engellere, sorunlara çözüme odaklı bir yaklaşımla, sükûnetle sabreder. Hedefe ulaşmak için geçen zamanın boşa geçen zaman olmadığını bilir. Bu zaman süresince, hedefe ulaştığında, ulaştığı hedefteki verimliliğini arttıracak donanımları biriktirir türlü sınavlarla. Eğer niyet ederse ve kararlı davranırsa, ihtiyacı olan her neyse, ihtiyacı olduğu zamanda, ihtiyacı olduğu şekilde kendisine ulaşacaktır. Şimdi de tahammül durumuna bakalım. Tahammül eden insan ise kurbandır. Korku doludur. Diken üstündedir. Kaybetmekten korktuğu bazı şeyler uğruna, başka bazı durumlara katlanır, tahammül eder. Hayatın akışında sürüklenir. Fakat sürekli de şikâyet eder. Hedef koyamaz. İçinde bulunduğu, hoşlanmadığı durumun değişeceğine dair inancı cılızdır. “İstiyorum” der ama aslında “istediğim şeyi hak etmiyorum” diyen bir kök inanca sahiptir. İstediklerini elde etmek için sabır yerine tahammülü seçmesinin sebebi de bu değersizlik inancıdır. Tahammül ettiği durumlarda kendini hiçe saydığı için özüyle çelişir. Tahammül etmesine sabredemeyen özü üzerine yük olur. Bu yükü kaldırmanın tek yolu sorumluluğu kendi üzerinden ötelemektir. Ötelemenin de en güçlü adresi kaderdir. ” Bizim kaderimiz de bu ne yapalım, sabredeceğiz” der. Ama onun sabır dediği tahammülün ta kendisidir. Sabretmek ve tahammül etmek birer tercihtir. Durumlar aynı olsa bile sabreden insanın davranışı ve hissiyatı ile aynı duruma tahammül eden insanınki birbirinden farklıdır. Ve sabreden insan ile tahammül eden insanın kendi geleceklerini yaratma potansiyellerinde de çarpıcı farklar vardır. Konunun anlaşıldığını farz ederek, şöyle bir hayatımızı gözden geçirelim bazı olaylara çıkarımız olduğu için tahammül mü ediyoruz yoksa sabır mı gösteriyoruz.? Karar sizin. Ne kadar güzel söylemiş Şems-i Tebriz
‘’Anladım ki: İnsanlar; Susanı korkak. Görmezden geleni aptal. Affetmeyi bileni, çantada keklik sanıyorlar. Oysa ki; biz istediğimiz kadar hayatımızdalar. Göz yumduğumuz kadar dürüstler ve sustuğumuz kadar insanlar..!’’
Sevgi ve saygılarımla.
ŞAPKALI ADAM
Yorum Yazın :Misafir