HAZAN MEVSİMİ
“Ömrümüzün son demi, sonbaharıdır artık'' dizeleriyle başlayan ve yıllarca dillerden düşmeyen hüzünlü şarkıda olduğu gibi, güftelerin ve bestelerin ilham kaynağı olan sonbahar, yerini çetin kış koşullarına bırakmaya başlarken, herkesi farklı duygulara sürüklüyor. Yeşilin sarıya dönüştüğü, doğanın içine kapandığı, kuru yaprakların ''biten bir ömrü'' simgelercesine dalından koptuğu sonbahar mevsimi, şu günlerde doğada gezinti yapan herkese görsel bir şölen sunar.Yeşilin her tonunu görmek mümkün, diğer renkleri söylemiyorum bile..Ama en çok hüzün rengi’’ sarı’’ ve tonları hakim şuan doğada.Tamda bu günlerde bir doğa gezisi yapmanızı öneririm. Havaların soğumasını ve kış gelmesini kimse istemese de serinleten sıcaklardan sonra, rahat bir nefes aldıran sonbaharı seviyorum şahsen. Doğanın suskunlaştığı, rüzgârın sesinin ıslık gibi duyulduğu, kuruyan yaprakların etrafa savrulduğu sonbaharda, dalından düşen her yaprak kimine göre bir ''son'' olarak görülüp acı verirken, kimine göre, düşen her yaprağın yerine yenisi yeşereceğinden ''sonun başlangıcı'' olarak değerlendirilebiliyor.Ben, hep yeni başlangıçları severim Yeniden doğuş doğanın en büyük devrimidir bence.
Psikologlar sonbaharın insanlar üzerindeki olumsuz etkilerinden sıkça bahsederler.Ben çoğu zaman yaşamın içinde başkalarının,yada iş yaşantımızda işimizin getirdiği stresleri ve beraberinde getirdiği depresif durumları üzerimizde taşımak zorunda olmadığımızı düşünüyorum.Sonbahar ne kadar hüzün renklerinede hakim olsa da hayatta yakalanacak o kadar çok mutluluklar varki.. Doğanın bir parçası olarak yaşamamızı devam ettirdiğimiz sürece doğa bize mutsuz olmamız için hiçbir sebeb yaratmaz.Tüm mutsuzluklar ve ön yargılar içimizdedir.Tabii ki doğanın bir parçası olarak yaşamaya devam ettiğimiz sürece.Bakın bir psikolog konuyu nasıl dile getirmiş. ''Bir birey spor yapıp, sevdiği dostlarını arayıp onlarla görüşüyorsa, yalnızlık anlarının tadını çıkarıyorsa, insanları değiştirmekten vazgeçip, kendi farkındalığıyla yaşıyorsa, akşam yatağına yattığında ne düşünür? Elbette şunu der: Mutluyum, bugün güzel bir gündü.’’ Bende bu görüşe katılıyorum.
Merak ettiğim için geçmiş çağlarda ve mitolojide sonbahar olgusunun nereden kaynaklandığını araştırmıştım.
Biraz yunan mitolojisine bakalım..
Demeter , Yunan mitolojisinde tarımın , bereketin , mevsimlerin ve anne sevgisinin tanrıcasıdır . Tanrılar tanrısı Zeus'un dördüncü evliligini onunla yaptığı soylenir . Bu evlilikten de Demeter'in en bilinen çocuğu , yeryüzü ecesi Persephone dogmustur . Bir gun Persephone arkadaslari ile tarlada çicek toplarken toprak birden ikiye ayrılır ve yeraltı tanrısı Hades , yeryüzüne çıkar . Aşık oldugu Persephone'u yeraltina kaçırır .İnanışa göre ölüler ülkesinde bir şey yiyen bir daha oradan cıkamaz , Persephone'de hevesine yenik düser ve bir nar tanesi yer . Demeter kızını aramak için yollara düşer ancak onu hic bir yerde bulamaz . Üzüntüsü öyle büyük olur ki, hayata küser . Ekinler kurur, açlık başlar ve dünyanın dengesi bozulur . Bir süre sonra Zeus’dan yardım ister. Demeter’in mevsimlerin döngüsünden sorumlu oldugunu bilen Zeus, araya girerek Hades’i uzlaşmaya ikna eder. Bu durumda Persephone’nin yılın üçte ikisini yani çicek açma ve meyve zamanını, annesi Demeter’in, geri kalan üçte birini, yani kışı Hades’in yanında geçirmesini kararlaştırır. Boylelikle toprağa yeniden bereket gelir. Persephone her yeryüzüne çıktıgın da , yeryüzüne bahar gelir . Demeter ve kızının ayrıldığı sonbahar aylarında ise doğa tekrar içine kapanır , verim düşer .
İşte hikaye böyle…
Bu hafta ki yazımda da sizi biraz olsun hayata başka yönlerden baktırmaya çalışıp, günlük streslerden uzaklaştırmak istedim. Mevsim ne olursa olsun neşeniz hep daim olsun..
SAYGIYLA KALIN
ŞAPKALI ADAM
Yorum Yazın :Misafir