İNANMAK
Bu hafta ki yazım da, geleceğimizin teminatı bazı genç arkadaşlarımla aramızda geçen bir sohbeti aktarmaya çalışacağım. Çeşitli ortamlarda genç arkadaşlarım ile oturur imkân buldukça her konuda sohbet etmeye çalışırım. Gerek yüksek okul mezunu gerek lise mezunu gerekse çekirdekten yetişmiş değişik meslek grubuna mensup kardeşlerimin ortak noktalarının karamsarlık, inanmama, kendine güvenmeme yâda yanlış inandırılma gibi sorunları olduğunu üzülerek gözlemledim. Tabi ki yüzde yüzü için aynı düşünceyi taşımamız mümkün değil. Ama benim sohbet ettiğim genç arkadaşlarımın çoğu aynı durumu değişik ifade şekilleriyle anlatıyorlar. Bazıları ‘’elimden gelen her şeyi yapıyorum olmuyor ağabey,’’diyerek başlıyor ve ‘’kader’’ diye bitiriyor. Tabi kader mevzunu, kulaktan duyma ve hatalı bilgiler sayesinde yanlış anlaşıldığını her ne kadar anlatmaya çalışsam da, anladıklarından pek emin olamıyorum. Çünkü yıllarca dini öğretilerde kader mevzusu hep yanlış anlaşılmaya müsait anlatıldığı için biraz zor oluyor, ama sonunda bazılarını inandırabiliyorum. Burada kader mevzuuna hiç girmeyeceğim, çünkü çok basit olmasına rağmen beyinlerimize yerleşmiş eski anlayışlara ters gelebilir. Yıllarca bu konu hakkında araştırma yapmış birçok İslam âliminin dahi, anlatırken zorlandığı bir konudur. Merak eden okuyucu kardeşlerim değişik kaynaklardan araştırabilir. Geçenlerde yine böyle bir konuda bazı genç arkadaşlarımla başarı, başarmak, yapmak, yapabilmek üzerine yaptığımız kahve muhabbetlerinin birinde gençlere şu hikayeyi anlattım.
Zamanında bir general kendi güçlerinin düşmandan kat be kat zayıf olmasına karşın saldırı kararı almıştır. Kendisi, karşısında bulunan kalabalık ordunun savaşma kabiliyetinin olmadığını bildiği için, zaferden emin olduğu halde askerlerinin şüphe içinde olduğunu tespit eder. Yol üzerindeki bir tapınağının önünden geçerken tüm askerlerini durdurur. General: “Bir süre tapınağa çekilip tanrıdan yardım dileyeceğim, sonra da yazı tura atacağım. Yazı gelirse kazanırız, ancak tura gelirse kaybederiz.’’der. Artık kaderin elleri arasındayız.” Diyerek tapınağa girer. General bir süre içeride kalır ve dışarı çıkar. Askerler merakla generali beklemektedir. Elin de madeni bir para ile kapı da görülür. Askerlerin gözü önün de parayı havaya atarak yere düşmesini bekler. Para yere düştüğünde tüm askerlerin yazı geldiğini görmesini sağlar. Artık askerler kaderlerinde kazanmak olduğuna inanırlar, kazanacaklarına inanarak tüm güçleriyle savaşırlar. Şaşılacak bir süre içinde düşmanı yenerek galip gelirler. Zaferden sonra yaveri generalin yanına gelip heyecanla: “Demek ki kimse kaderi değiştiremezmiş. İşte bunu ispatladınız.”dediğinde General, elinde tuttuğu hileli parayı göstererek sadece: “Kim bilir?” demekle yetinir.
Genç arkadaşlarım konuyu ne kadar kavradılar bilmiyorum, ama yapabileceğinize inandığınız her şeyi başarı ile sonuçlandırırsınız diyerek daha iyi kavramalarını sağlamaya çalıştım. Hayatımızda öyle değil mi? İnandığımız yâda inandırıldığımız kadar başarılı oluyoruz. Kim olursanız olun, yürekten inanarak yaptığınız her işte, başarılı olma şansınız yüzde yüzdür. Bruce Barton şöyle der, ‘’Harikulade şeyler ancak içerisindeki bir şeyin koşulların üzerinde olduğuna inanma cesaretini gösterenler tarafından yapılmıştır. ‘’ bu söze aynen katılıyorum.
Yaşantımızdaki her sorun, bizlere bir armağan saklar. Yeter ki inanalım.
Saygı ve sevgilerimle
ŞAPKALI ADAM
Yorum Yazın :Misafir