ÇANAKKALE
Zafer haftasında zaferimizi yazmamak olmazdı. İlkokul yıllarımızdan beri hep tarihimiz okutulur, öğretilir. O yaşlarda ki anlayış ile ileriki yaşlardaki anlayışlar, olaylara başka pencerelerden de baktığımız için çok değişir. Okullarda aldıklarımız bilmemiz gereken temel bilgilerdir. Çanakkale zaferimizin kahramanlık öykülerini dilden dile, kulaktan kulağa, kitaptan kitaba hep okuduk ve dinledik .Ben bu gün sizlere E. Tümg. TURHAN OLCAYTU’ nun kaleminden Çanakkale zaferini aktaracağım.
‘’3 KASIM 1914 – 18 MART 1915 tarihleri arasında Çanakkale Boğazı’nda cereyan eden bir seri deniz savaşlarıyla GELİBOLU yarımadasında 25 NİSAN 1915-8/9 OCAK 1916 tarihleri arasında yapılan kara savaşları Türk tarihinin en şerefli sayfalarını dolduran birer zafer destanıdır. Harp tarihine bakıldığında askeri zaferlerin daima taarruzi bir harekâtın sonunda kazanıldığı görülür. Çanakkale savaşları ise savunan orduların taarruz edenleri yenilgiye uğratmış olduğu, hemen tek örnektir. Öz yurdunu korumak için şahlanan yaralı bir ulusun, sayı ve maddi açılardan üstünlüğü tartışılmaz olan düşmanlarını yenerek, onları felce uğrattığı bir savaştır. Bu durumuyla dünya harp tarihlerine geçmiş ve Türk tarihine de altın harflerle yazılıp Türk’ün kahramanlık ve şeref abidesi olmuştur. Bu zaferler, büyük Türk Ulusuna Atatürk gibi dahi bir lider hediye etmiştir. Mustafa Kemal’in Anafartalar’da parlayan yıldızını 18 Mart’ın şafağı aydınlatmış, bu zafer, Türk’e, öz benliğini ulusal kimliğini bulma yolunu göstermiş, Türk bağımsızlık savaşının temelleri Çanakkale’nin sularında ve Conk Bayır’ında atılmıştır. Balkan Harbi’nin bütün Türk Ulus’unun ruhunda ve benliğinde açtığı derin yaranın ve utanç duygusunun kesin şekilde tedavisini sağlamış, en önemlisi de yukarıda değindiğim gibi Atatürk’ün Türk Ulusu ile birlikte bütün bir cihan tarafından tanınmasını sağlamıştır. Savaşırken tarihini düşünen, tarihini düşünürken savaşan Türk Ordusu ve onun seçkin komutanları; ÇANAKKALE Boğazı’nı kırık bir salla geçip Türk Sancağını ilk kez bu topraklara 1356 yılında diken Gazi Süleyman Paşa’nın ilk ayak bastığı NAMAZ Tepe’den kendilerini seyrettiğini görür gibi duyarlardı. Bir tek güne sığdırıldığı halde yüzyıllara hükmeden zaferlere ancak Türk Harp tarihlerinde rastlanabilir. İşte 18 MART Zaferi de yüzlerce yıldan beri Türk tarihinde gördüğümüz, MALAZGİRT, OTLUKBELİ, NİĞBOLU, MOHAÇ, KO-SOVA-RİDANİYE, ÇALDIRAN, PREVEZE ve nihayet DUMLUPINAR gibi meydan savaşlarında kazanılan Türk zaferlerinden birisidir ve bu zaferin kazanılması 20. Yüzyılın tüm siyasal olaylarına yön vermiştir. Rus Çarı II. Nikola’nın 1815 tarihinde “Hasta Adam” ismini taktığı Osmanlı İmparatorluğu’nun müzminleşen hastalığına daha 1906 yılında ilk isabetli tanıyı koyan Yzb. Mustafa Kemal, Ulus’unun asıl cevherini; 1915’de Conk Bayır’ının, Anafartalar’ın ve An Burnu’nun kan ve can pazarında çok yakından tanımak fırsatını bulmuştur. M. Kemal, Ulusuyla kan deryası içerisindeki Çanakkale’de bu derece yakından tanışmamış olmasaydı Birinci Dünya Savaşı sonunda maddi ve moral gücünü hemen hemen tümden yitirmiş bir milletin başına geçip İstiklal Savaşımızı zaferle noktalayacağına acaba kesin inanç duyabilir miydi? Bu nedenledir ki 18 Mart’ı izleyen Çanakkale’deki kara savaşlarında kazandığı zaferiyle Türk Ulus’unun 5000 yıllık tarih sahnesinden silinip gidemeyeceğini kendisi de şahsen idrak etmiş ve bunu bütün dünyaya İstiklal Savaşı’yla da kanıtlamıştır.’’
Evet ,bu güne kadar okuduğum Çanakkale zaferlerini anlatan yazılardan biraz daha değişik bakış açısıyla anlatmış E. Tümg. TURHAN OLCAYTU. Tüm yazıyı okumak daha bilgilendirici olacaktır. Köşeye bu kadar sığdırabildim. Tarihe sığmayan bir zaferi bir köşeye sığdırmamız mümkün değildir. Sadece bir noktasını aktarabildiysek ne mutlu.. Bölünmez bütünlüğümüzü siyasi hesaplara kurban etmediğimiz müddetçe bu güzel ülkemiz dünya durdukça payidar olacaktır. Saygı ve sevgilerimle.
ŞAPKALI ADAM
Yorum Yazın :Misafir