VAZGEÇEBİLMEK
Vazgeçmek hakkında bu güne kadar okuduklarımız ve bildiklerimiz yada bize öğretilenleri şöyle bir kafanızda harmanlayın .Sonra yazımı, tüm bunları göz ardı ederek okuyun. Bakalım sonunda nasıl bir yargıya varacaksınız. Hayatımız boyunca bizlere ,asla vazgeçme, mücadeleye devam, sakın pes etme gibi bir çok telkinlerde bulunuldu. Ama bazen en cesur kararın vazgeçebilmek olduğu hiç söylenmedi .Bazen vazgeçmemenin kaybetmek anlamına gelebileceği hiç düşünülmedi. Yazımın başında yazmıştım biraz ezberimizi bozacak bir yazı olacak.
Şimdi yaşamımız boyunca vazgeçemediğimiz bazı olayları hatırlayalım . Vazgeçmemek düşüncesi bazen doğru olmasına rağmen bazen de inanılmaz mutsuzluklar ve acıları beraberinde getirdi. Mesela yanlış çıktığında, sevmediğimiz işleri yaptık, yaptığımız işlerde mutlu olamadık, inandıklarımız ile yaptıklarımız bir birine karıştı, ne vazgeçebildik ne de kazanabildik. Araf’ta kaldık çoğu zaman. Ürettiğimizden fazla tüketmekten vazgeçemedik, mutsuzluk pahasına rahatımızdan vazgeçemedik, kendi düşüncelerimize ters olsa da yapmaktan vazgeçemediğimiz bir sürü işlerimiz oldu ,yine vazgeçmedik. Ne kadar başarısız olursa olsun koltuğunu bir türlü bırakamayan politikacılar, akademik hayatta bir türlü emekliliğini isteyip de yerlerini gençlere bırakamayan yaşlı başlı profesörler, başarısız olduğu için şirketin kaynaklarını tüketmeye devam eden yöneticiler,hep vazgeçmesini bilmemenin örnekleridir. Peter Drucker‘a göre vazgeçmesini bilmemek, yarının fırsatlarını geçmişe kurban etmek demektir, “ölümcül bir günahtır!” Çünkü vazgeçmek, bırakabilmek bir tercih meselesidir ve bu tercihin sonuçlarına katlanmak cesaret gerektirir. Bu tercihi kabullenebilecek cesareti gösteremedik. Peki vazgeçebilsek ne kazanırdık..? Vazgeçebilmenin özgürlük olabileceğini öğrenirdik. Sevmediğimiz işi yapmayacağımızdan, işimizin mahkumu olmazdık. Vazgeçmeyi öğrendiğimiz anda kendimiz için bir şeyler yapmanın mutluluğunu tadardık. Önümüzde bir çok alternatiflerin olduğunu görürdük. Rahatımız için hayatımıza aldığımız her lüksün aslında kendimize yapmış olduğumuz en büyük eziyet olduğunu görürdük. Sadece doğru zamanda vazgeçmenin her zaman pes etmek anlamına da gelmeyeceğini öğrenirdik.. Mevcudun tüm ihtişamına, gücüne, cazipliğine rağmen vazgeçebilmek, cesur bir davranış olduğunu öğrenirdik. Vazgeçmiyorum diyenler çoğu zaman kaybetmekten korkanlar olduğunu öğrenirdik. Tazelenmek için terk etmesini bilmek gerekliliğini anlamış olurduk..
Tek alternatifte diretmek zaman kaybettirir. Bazen önümüzde bir alternatif vardır. Bunun en doğru olduğunu düşünürüz. Ve sürekli o alternatifi deneriz. Tek hedefimiz odur. Ama o gerçekleşmez, yorar, hayal kırıklığına uğratır. Ya başka alternatifler kazandırıyorsa? Çok sevdiğim bir söz var. “ Karayı gözden kaybetmeyi göze alamayanlar, yeni yerler keşfedemez.” Tek alternatife takılmamak, yenisi için araştırmalar yapmak, sadece mevcuttan vazgeçmektir. Kaybetmek anlamına gelmez.. Neyse ben kafanızı fazla karıştırmış olmayım. İnsan olarak vazgeçmememiz gereken tek şey özgürlüğümüzdür. Bu yüzden vazgeçmeyi cesur bir karar olarak görüyorum. Herkes vazgeçmeyi beceremiyor maalesef. Rahatımızdan, çıkarlarımızdan, tabularımızdan maddi kaygılarımızdan vazgeçemediğimiz her saat özgürlüğümüzden kaybettiğimiz saattir.. Çok bilinen bir dua vardır,“Allah’ım bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmem için sabır, değiştirebileceğim şeyleri değiştirebilmem için cesaret ve bu iki durumu birbirinden ayırt edebilmem için akıl ver.”
Unutmayalım ki..
Vazgeçmekte zorlandığımız rahat ve lüks, özgürlüklerimizden verdiğimiz bir ödündür.
Saygı ve sevgilerimle…
ŞAPKALI ADAM
Yorum Yazın :Misafir