HAKARET VE ŞİDDET
Her hafta değişik bir başlıkla çıkıyorum karşınıza.Bu hafta da başka bir konu.Düşüncelerim rüzgarda sallanan ağaç yaprağı gibi sallandığı sürece de konular hep değişecek galiba.
Yaşadığımız toplum içerisinde dikkatimi çeken konulardan biri de, insanların bir birlerine kızdıklarında yada öfkelendiklerinde hakaret ve şiddete yönelmeleri..Bir insanın, başka insanların önünde küçük düşürülmeye çalışılması, insan onuruna yakışır mı sizce.? Şüphesiz yaşamımız boyunca bir takım hatalar yapıyoruz ve yapmaya da devam edeceğiz.İnsan-ı kamil olmak kolay olmuyor.Ama,bir türlü istenilen seviyeye gelemeyen düşüncesel durum yada cehaletle birleşen yüksek ego sonucu meydana çıkan bir vaka olduğunu düşünüyorum.Bir çeşit kendini ispat durumu.Ülkemizde şöyle bir sokak olaylarına,spor karşılaşmalarına ve seyirci durumlarına baktığınızda ne demek istediğim daha iyi anlaşılacak kanısındayım.Birey olarak yeterli kaliteye ulaşamadığımız müddetçe bu olaylar böyle devam edip gidecektir.Topluma örnek olacak kişiliklerin, olumsuz örnekleri medya da yer aldığı sürece,ne hakaret,ne şiddet ne de küfür son bulacaktır.Bazı konuları ne kadar anlatırsanız anlatın bir hikaye kadar akıllarda kalmıyor.Bu konu hakkında aklıma gelen bir kıssayı paylaşmak istiyorum…
Bir zamanlar, Uzakdoğu'da büyük bir savaşçı yaşardı. Artık yaşlanan bu samuray, vaktini gençlere manevi dersler vererek geçiriyordu. İlerlemiş yaşına rağmen, insanlar onu kimsenin mağlup edemediğine inanıyordu... Bir gün, yaşlı samurayın kasabasına, vicdansızlığıyla tanınan bir savaşçı geldi. Adam, rakibini kışkırtma teknikleriyle tanınıyordu. Değişmez şekilde, kışkırttığı ve kızdırdığı rakibine ilk hareketi yaptırır, sonra da en küçük bir hatayı affetmeden adeta bir rüzgar hızıyla karşı hücuma geçerek, mücadeleyi kazanırdı.Bu genç ve sabırsız savaşçı, hiç kimseye yenilmemişti. Samurayın adını duyarak buraya gelmişti ve onu da yenerek şöhretini büyütmeyi amaçlıyordu. Bütün öğrencileri böyle bir müsabakaya karşı çıktıysa da, yaşlı savaşçı onun kavga davetini kabul etti.Herkes, kasaba meydanında toplandı. Genç savaşçı rakibine hakaretler yağdırmaya başladı. Ona doğru taşlar attı, Yüzüne tükürdü, akla gelebilecek her türlü aşağılamada bulundu. Yaşlı savaşçının, atalarına bile dil uzattı. Onu kızdırıp ilk hareketi yaptırmak için, saatlerce uğraştı. Fakat, yaşlı adam hep sessiz ve hareketsiz kaldı.Vakit bir hayli geçince durum değişmişti. Artık yorgun düşmüş, kibri kırılmış aceleci savaşçı, dayanamayıp müsabaka meydanını terk etti. Öğrencileri, hocalarının bu kadar hakarete karşı tek kelime etmemesiyle hayal kırıklığına uğramışlardı.Dayanamayıp sordular: "Böylesi bir aşağılamaya nasıl dayanabildiniz.?
Neden kaybedeceğinizi bilseniz de kılıcınızı kullanmadınız.? Onun yerine, hepimizi utandırarak korkaklığı seçtiniz.? " Yaşlı samuray sükunetle şöyle dedi: "Birisi size bir hediye getirse ve siz de kabul etmezseniz, o hediye kime ait olur?","Hediyeyi vermeye çalışana" diye cevap verdi öğrencilerden birisi. "Aynı şey kıskançlık, öfke ve hakaretler için de geçerlidir" diyerek, son noktayı koydu samuray. "Eğer kabul edilmezlerse, onlar taşıyana ait olmaya devam ederler."
Bence bu kıssa gerekli ana fikri veriyor.Bir atasözümüzde şöyle ‘’Kötü söz sahibine aittir ‘’
Siz siz olun, ne böyle bir hediye taşıyın ne de size bu hediyeyi taşıttıracak kişiliklerle beraber olun.
Ramazan bayramınızı en içten dileklerimle kutlar,sevdiklerinizle beraber nice mutlu bayramlar dilerim.
Saygı ve sevgilerimle..
ŞAPKALI ADAM
Yorum Yazın :Misafir