BULANIK MANTIK
Bu hafta yine değişik bir konu üzerine bir iki şey yazalım. Neyin ne kadar doğru olduğu neyin ne kadar yanlış olduğu algısı hepimizin (belki de sadece benim) düşüncelerinde büyük yer almaya başladı .Konuyu değişik mantıksal düşünceyle aktarmak istiyorum .Belki de biraz ağır bir anlatım olacak ama başka türlüsü de aklıma gelmiyor. Bulanık mantık…
Biraz açıklayalım, nedir bu bulanık mantık..?
Bulanık mantık ilkelerini ilk olarak oluşturan 1965 yılında Azerbaycanlı Lütfi ASKERZADE’dir . Kısaca açıklamak gerekirse, bulanık varlık kümesinde her varlığın üyelik derecesi vardır. Varlıkların üyelik derecesi [0,1] aralığında ki herhangi bir değer olabilir .Yani bir elemanın kümeye aidiyeti derecelendirilir. Sonuçta bir önermenin doğruluk değeri [0,1] arasında sonsuz değerden biridir. Yani sadece beyaz ve siyah yoktur. Arasında sonsuz renk seçeneği olabilir,.Bu gün kullandığımız hemen hemen tüm makinalar bu prensiple çalışmaktadır. Geçmişte belirsizliklerin işlenmesi ve anlamlı sonuçlara varabilmek için ihtimaller teorisi kullanılmış ve bu teori istatistik yöntemlere dayandırılmıştır. Bu teori belirsizliklerin “rastgele” karakterde olduğu kavramını yaygınlaştırmıştır .Ancak bütün belirsizlikler “rastgele” karakterde değildir. Örneğin hepimiz 25 ten küçük doğal sayıların kümesini rahatlıkla yazabiliriz veya apartmanımızda yaşayan evli çiftlerin sayısını basit sayma işlemiyle bulabiliriz. Fakat “küçük doğal sayılar” ve apartmanımızdaki “mutlu evli çiftleri” nasıl ifade edeceğiz. Bu belirsizlikler sözel belirsizliklerdir ve bu belirsizliklere istatistik yöntemler uygulanamaz. Örneğin “hava sıcak” dendiğinde izafi bir durum söz konusudur. Kutuplardaki biri için bu 15 ‘C ile nitelenirken ekvatordaki biri için 35’C ile ifade edilebilir. Bu şekilde kelimelerin ima ettiği belirsizliğe “bulanıklık” denir. Bu belirsizlikler “bulanık mantık” çerçevesinde ifade edilebilir. Günlük hayat da “kesin” olmayan birçok durumla karşılaşırız. Bu öyledir ki büyük ölçeklerden küçük ölçeklere geçildikçe incelenen olaylar kesinlikten uzaklaşarak belirsizlik içeren yönlere doğru gider. Şöyle bir örnek vermek gerekirse çok uzaktaki bir cisim nokta gibi algılansa da, ona yaklaştıkça önce bir boyut ,sonra iki boyut ve nihayetinde üç boyutlu bir algıya ulaşırız. Ancak burada algılanan boyutlar arasında bir “sıçramadan” ziyade, ”sürekli bir geçiş” söz konusudur. Fraktal geometri ile de boyutların ondalık değerler almasıyla bu matematiksel olarak da temellendirilmiştir .Gerçek dünya oldukça karmaşıktır. Bir çok olay belirsizlikler barındırır. İnsanı da bilgisayarlardan üstün kılan unsur bu belirsizliklere rağmen “yaklaşık” olarak düşünebilmesidir. Şimdi konunun anlaşıldığını farz ederek bu prensiplerin düşünce hayatımızı ve davranış şeklimizi nasıl etkilediği görebiliriz. Artık, iyi insan mutlak iyi değil, kötü insan da mutlak kötü değildir düşüncesiyle hareket edilmesinin temelini bu prensibe dayandırabiliriz.
Benim düşüncemi merak ediyorsanız yazayım ,ben biraz daha Aristo’cu mantıkla düşünüyorum.
Kötü, kötüdür…
ŞAPKALI ADAM
Yorum Yazın :Misafir