BİZ OLMAK
Bu günkü yazı da, ekip çalışması yapan, dernek olan ve herhangi bir derneğe üye olan, derneklerin de üye olarak oluşturdukları, birliklere yani federasyon adı altındaki oluşumlara seslenmek istiyorum. Kimseye bir şey öğretmek niyetinde değilim. Sadece bilineni hatırlatmak istiyorum.
Bu yazımı, son günlerde gerek sosyal medya da gördüğüm paylaşımlar, gerekse bizzat şahit olduğum birkaç olayın önüne geçilmediği taktirde, gelecekte daha büyük sorunlara sebebiyet vereceğini düşündüğüm için kaleme aldım.
Aşağıdaki hikaye ünlü bir Portekiz Halk Masalı olan Stone Sarp’tan alıntıdır.
Bir gün yoksul ve yalnız bir köye elinde torbası ile bir yabancı gelir. Gelen yabancıdan korkan köy halkı evlerine kapanır. Yabancı köy halkına kendisinden kimsenin korkmamasını, sadece bir gezgin olduğunu, gece için yatacak bir yer istediğini bunun karşılığında malzeme verdikleri takdirde onlara yemek yapabileceğini söyler. Köy halkı yabancıdan çok korkmuştur, çok da yoksul oldukları için fazla yiyecekleri yoktur ve hiçbiri yemeklerini yabancı ile paylaşmak istememektedir. Ona paylaşacak bir şeyleri olmadığını ve kimsenin onu misafir etmek istemediğini söylerler. Yabancı “olsun” der. “Siz beni istemeseniz de ben bu gece burada kalmak zorundayım. Gece karanlıkta yola devam etmem çok zor. Kendim için bir çorba yapacağım isterseniz siz de benimle çorbayı paylaşabilirsiniz.’’
Yabancı köyün ortasında bir ateş yakar, kuyudan su çeker ve içine çantasından çıkardığı taşı atar. Bunları yaparken bir yandan da kendi kendine konuşmaya başlar. “Nefis bir çorba bu, harika olacak keşke bir parça kabakta olsaydı.” Bu arada bütün köy halkı evlerinin penceresinden gizlice yabancının çorba yapışını merakla seyretmektedir. Köydekilerden biri evinden küçük bir kabağı korka korka yabancıya getirir. Yabancı kabağı alır ve çorbanın içine koyar. Tekrar kendi kendine konuşmaya başlar. “Harika bir taş çorbası bu, kabakla çok daha leziz oldu keşke biraz da havuç olsa.” Köylüler yavaş yavaş evlerinden çıkarak kendilerine sakladıkları sebzelerden ufak parçalar getirmeye başlarlar. Yabancı bütün sebzeleri alır ve kaynattığı taş çorbasının içine doğrar. Bir yanda çorbanın harika olduğunu söylemeye devam eder. Sonunda çorba pişer ve yabancı tüm köylülere evlerinden tabak getirmelerini söyler ve hep birlikte çorbayı içerler. Çorba çok güzel olmuştur. Herkes şaşkındır. Ortada hiç bir şey yokken bir anda bir taş sayesinde nefis bir çorba yapılmış ve aç olan herkes doymuş, uzun zamandır bir araya gelmeyen insanlar ateşin etrafında konuşmaya başlamıştır. Köylüler bu güzel günü yeniden yaşamak için yabancıdan elindeki sihirli taşı satmasını ister. Yabancı taşı asla satmayacağını belirtir ve ertesi gün köyden ayrılır. Dönüş yolunda çocuklar yabancıyı beklemektedir. Yabancı çantasından taşı çıkarır ve en genç olanına taşı verir. “Sihir taşta değil. Bu sıradan bir taş köye girerken yolda bulup heybeme atmıştım. Asıl sihir köylülerde, mucizeyi onlar gerçekleştirdi. Sen de artık yeni bir mucize gerçekleştirebilirsin” der.
Aynı öyküdeki gibi bir köyü köy yapan kendi insanları ve bir oluşumu , oluşum yapan kendi üyeleridir. Çoğu zaman bunu fark etmek için farklıbir gözün bize bakmasına ihtiyaç duyulur.
Kendimin de içinde bulunduğum bir master camiasında ki arkadaşlarıma, beraber çalıştığımız yönetim kurulunda ki arkadaşlarıma, genel kurul üyesi olarak içerisinde bulunduğum Ege Bölgesi Masterler federasyonu başkanlığına ve üye dernek arkadaşlarıma;
Gelin’’ ben ‘’ olmaktan çok ‘’ biz ‘’olmayı başaralım.
Değerli Federasyon ve dernek yöneticisi arkadaşlarım lütfen’’ ben’’ leri ‘’ biz’’ yapmak için uğraş verelim.’ ’Ben’’ cilere fırsat tanımayalım. Unutmayalım ki ‘’ biz’’ olduğumuz müddetçe çözülmeyecek sorun yoktur.‘’Biz ‘’ olmayı başaramamamız durumunda büyük emekler sarf edilerek kurulan bu birlikteliklerin geleceği pek parlak görünmüyor..
ŞAPKALI ADAM
Yorum Yazın :Misafir