DEMOKLES’İN KILICI
Toplumsal yaşamda hepimizin geçimini sağlaması ,hayatın ve yaşamın içinde kalabilmesi için,bir meslek sahibi olması ve bir iş yapması gerekmektedir.Bu işlerimizi yaparken mecburi olarak sorumluluklar almamız gerekiyor.Bazen, gerek aşırı yorgunluktan gerekse toplumsal stresten dolayı sorumluluklarımızı unuttuğumuz yada yapılan her işin tehlikesini n olduğunu umursamadığımız anlar olabildiği gibi,bir başkasının sorumluluklarını küçük görme gibi hatalara düşebiliyoruz..
Kolay görünen her işte tehlikenin varolduğunu belirtmek ve sorumluluk hissini unutmamak gerektiğini anlatmak istediğimde “ DEMOKLES’İN KILICI GİBİ “ deyimi aklıma geliyor..Bu yazımda bu deyimin anlatılan hikayesini yazmaya çalışacağım.
Aşağıda anlatacağım hikaye, ünlü Romalı hatip Çiçero tarafından MÖ.260 yıllarında yazılan “TusculanaeDisputationes” yani “Turculum Tartışmaları” yazıtlarında bulunmaktadır.MÖ.4.yüzyıl: Akdeniz’de-Sicilya adasında- Sirakuza kralı Dionysios’in sarayında Damokles isimli bir yakın dostu ve aynı zamanda danışmanı bulunmaktadır. Kral Dionysios ve danışmanı Damokles ülkenin yönetimi konusunda sürekli konuşmaktadırlar. Ancak, bu konuşmalarda, ana tema Damokles tarafından, sürekli olarak kralın ve krallığın bahşettiği mutluluklardan söz etmektir.
Kral Dionysios, bu konuşmalardan bıkar ve bir gün Damokles’e “ Bu mutluluğu, seninde tatmanı istiyorum” der ve krallık tacı ve tahtını, büyük bir şölen düzenleyerek Damokles’e devreder.Fakat kral tahtın üstüne çok keskin bir kılıcın at kuyruğunun bir kılına bağlanarak asılmasını emreder.Demokles’in bundan haberi yoktur.Damokles büyük bir sevinçle krallık giysilerini giyer, tacını takınır ve tahta oturur. Şölen devam ederken, birden başının üstünde tahtın hemen yukarısında bir şeyin sallanmakta olduğunu görür. Dikkatlice baktığında ise bunun: “at kuyruğu kılına bağlı, keskin ve büyük bir kılıç” olduğunu görür. Anlam veremez, korkar.Demokles’in tüm neşesi ve huzuru kaçar, yüzü asılır.Kılıcı aldırtacaktır ama kılıç büyük ve kralın kılıcıdır.Anlar ki ! ölüm korkusu çekerek tahta oturmak mutluluk değil ancak işkence ve ızdıraptır.Ancak düşündüğünde, krallığın sadece güç ve zenginlik olmadığını, aksine tahta oturan kişinin canını dahi tehlikelere sokabilecek bir mevki olduğunu anlar. Ayrıca güçlü mevkilerdeki insanların bir hata yaptıklarında bu hatalarının, gerektiğinde en büyük şekilde cezalandırılacağının farkına varır. Güç ve kudret sorumlulukla birliktedir. Sorumluluk ise, çoğu zaman güç ve kudreti bir anda bitirebilir.
Değerli okuyucularım bu hikayeden birkaç ana fikir çıkarabiliriz.Ben kendimce bir tanesini yine çicero’nun bir sözüyle yazmak istiyorum.
“İnsanın en büyük düşmanı, kendisidir”
Umarım,sizde kendinizce birkaç ana fikir çıkarmışsınızdır…
SAYGIYLA KALIN
ŞAPKALI ADAM
Yorum Yazın :Misafir