DUYGU VE DÜŞÜNCE
Duygu, Beynimizin bize hissettirdiği, bazıları hormonsal bazıları da zihinsel sebeplerden oluşan çeşitli hisler. Düşünce , Beynin veya zihnin en önemli bir fonksiyonu olarak algılanarak zihne gelen verileri, beynin içsel yapıları içinden geçirerek yeni bilgi ve sonuçlara ulaşma etkinliğidir.
Yukarıda tanımını yaptığımız duygu ve düşünce insan hayatının bütünüdür.Çünkü insanoğlu duygu ve düşünceleriyle kendini ifade eder.Yaşadığı sürece duyguları hep vardır ve var olacaktır.Duyguları ışığında da düşünceleri olmuştur ve olacaktır.Hayatımızın tamamını ilgilendiren davranışlarımızı şekillendiren duygu hissi, düşünme kapasitemizi ve yaşam kalitemizi doğrudan ilgilendiren çok ama çok önemli bir olgudur. Dış dünyamızda gördüğümüz canlı ve cansız bütün unsurlar, kafamızda birtakım düşünceleri ve hayalleri canlandırır. Görülen, duyulan, okunan, incelenen somut ve soyut bütün kavramların bağlantıları, düşünce içerisine girer. Düşüncelerimizi açık, ilgi çekici, canlı bir biçimde ortaya koyma ihtiyacımız her zaman mevcuttur.. Düşünme, iç gözlem ile elde edilir. Düşünce ile tasarı arasında sağlam bir bağ kurulmalıdır. İnsan, yaşamış olduğu ortam gereği, kişi, çevre, toplum, konu, olay vb. kavram ya da faaliyetlerde sağlıklı ve plânlı düşünmek zorundadır. Düşüncelerdeki dağınıklık ve plânsızlık, insanın çevreyle ve olaylarla bağlantısını bozar, uyumunu engeller. Bu durumda ise mutsuz ve başarısız bir kişilik ortaya çıkar.
Şimdi bu bilgiler ışığında, son yıllarda görsel ve yazılı basında izlediğimiz ve okuduğumuz ne varsa duygu ve düşünce yapımızı şekillendirdiğini yada şekillendirmeye çalıştığını anlamak hiçte zor olmayacaktır.Basın özgürlüğü adı altında akla hayale sığmayacak,kişilik bozukluğu sergileyen her türlü tv.programı mevcuttur.Mafya dizilerinden tutun da insani duygularımızı sömüren,bizleri olmadığımız bir alemde hissetmemizi sağlayan,hatta spor ile alakası olamayan spor programları dahil olmak üzere bir sürü saçma sapan program..Aslında tüm bu programlar, toplumumuzun duygu ve düşünce yapısıyla oynanmakta,tüm fertleri aynı duygu ve düşünceye sevk etmek için elinden geleni ardına koymamaktadır.Oysa ki, gerek aile gerekse yaşadığımız topluma dair değerlerimiz, duygularımız ,düşüncelerimiz ve çeşitliliklerimiz bir harman olmuş,herkesin bir birine samimi duygularla yaklaştığı,temiz düşüncelerimizin olduğu ,düşünce farklılıklarının tartışma ortamlarında irdelendiği, doğrunun beraber bulunmaya çalışıldığı bir yapımız vardı..Ne oldu da bağıra çağıra kendi düşüncesi olmadığı halde alacağı üç beş kuruş maddiyatı düşünerek, yani kendi çıkarları için ve reyting uğruna inanmadığı halde, başkalarının yapmacık hareket ve düşüncelerini bizlere dikta etmeye çalışan programlara muhatap ediliyoruz ? Hangi tv programlarından bahsettiğimi anlamışsınızdır.
Konuyu fazla açmayacağım,ana fikri verdiğimi düşünüyorum.Son yıllarda duygu ve düşünce dünyamızla nasıl oynandığı,genç beyinlerimizin nerelere sürüklendiğini anlamak istiyorsanız,uyuşturucu kullanımının ne kadar artığı,şiddet olaylarının son durumunu,psikolojik tedavi oranlarını,cinsel taciz ve tecavüz olaylarını,birbirimize tahammülsüzlüğümüzü ve boşanma oranlarını araştırırsanız ne anlatmak istediğimi çok iyi anlayacağınıza eminim.Gerekli tepki gösterilmez ise, bu dejenerasyonun büyük boyutlara gideceğini düşünüyorum. Huzurlu ve mutlu yıllar diliyorum.
( Daha önceki ‘’Hayaller ve gerçekler ‘’ başlıklı köşe yazımda konuyu başka yönüyle yazmıştım.)
SAYGI VE SEVGİLERİMLE…
ŞAPKALI ADAM
Yorum Yazın :Misafir