DUYGULAR VE TEKNOLOJİ
Değerli okuyucu kardeşlerim yaklaşan kurban bayramı öncesi sizleri biraz gerilere götürmek istiyorum. Geriye derken zamansal anlamda değil, duygusal anlamda geriye gitmekten bahsedeceğim. Yazımı okuyacak genç arkadaşlarım şuanda yaşadıkları duyguların anlam kayıplarını bilmedikleri için sıkıcı bulabilirler. Zaten duyguları anlatmamız mümkün olmayacaktır. Gerçek manada yaşayamadığımız duyguları anlatmamız hiç mümkün değildir. Duygu ve zeka ilişkisi artık tüm akademik çevrelerce kanıtlanmış bir ilişkidir. Bu yanına girmek istemiyorum, çünkü uzun araştırmalar sonucu yayınlanan bir çok akademik makaleleri incelemeniz sizlere daha verimli bilgiler sunacaktır. Ben bu gün bir insan olarak gelişen teknolojinin duygularımıza nasıl bir etki yaptığını ve bu etkinin davranışlarımız da ne gibi değişiklikler yarattığını irdelemek istiyorum. Mesela özlem ve hasret bu iki duygusal konu hakkında yazalım biraz, yerimiz kalırsa diğerlerine geçeriz. Son zamanlarda neleri, kimleri ne için özlediniz şöyle bir düşünelim. Muhtemelen sonuç şu olacaktır. Tatili özledim, şöyle bir ayaklarımı uzatıp dinlenmeyi özledim, gibi güncel konular. Bu soruyu elli yıl önce sormuş olsaydık muhtemelen cevaplar şu şekilde olacaktı. Annemi, ailemi, sevgilimi, memleketi, çocukluk arkadaşlarımı ,vs .vs uzayıp gider. Şimdi geçelim hasret duygusuna, Sorumuzu soralım kendimize, neyin hasretini çekiyoruz.? Evet biraz düşündükten sonra ne demek istediğimi anladınız. İşte teknolojik gelişmelerin sadece iki duygumuza etkilerini hatırlatmak istedim sadece. Ne sıla hasreti çekiliyor artık, ne sevgiliye uzun uzun mektuplar yazılıyor, ne bayram kartları kaldı. İleri teknoloji ürünü bir adet cep telefonu ve internet bu duyguları aldı götürdü yada şekil değiştirtti. Ben sadece iki duygudan örnek verdim, diğerlerine girmiyorum, bu satırlar yetmez kitap yazmak gerekir diye düşünüyorum. Yanlış anlaşılmak istemem, ben teknoloji ve gelişime karşı değilim, gelişelim her konuda teknolojiyi kullanalım ama teknolojinin bizi kullanmasına izin vermeyelim düşüncesindeyim. Bizleri daha iyi insan yapacak duyguların anlamlarını kaybetmeden yaşayarak gelişelim. Bu bağlamda Recep ÇALKANER’in bir şiiri çok hoşuma gitmişti sizlerle paylaşmak istiyorum..
Kaybedilen değerlerimiz.
‘’ Başta tembelleştik direnci kaybettik. Pazarlıkçı olduk inancı kaybettik, duygu bitti biz algıyı kaybettik, gösterişle tüm saygıyı kaybettik, varlıklandık sahaveti kaybettik, bencilleştik muhabbeti kaybettik, bronzlaştık gerçek teni kaybettik, itimat yok tüm güveni kaybettik, mutluluğa götürecek bilgiyi, gururu silecek silgiyi kaybettik, yurt dışına gitti sefiri kaybettik, konfora hapsolduk misafiri kaybettik, bizleri yücelten huyu kaybettik, paylaşma yok ve komşuyu kaybettik, çöle meyil verdik leylayı kaybettik, şehvet icat oldu sevdayı kaybettik, fanteziye teslim olduk olalı çalışmak şart oldu ,saydık sayalı hem terbiye edecek evde anayı, hem aşık olunacak sunayı kaybettik, velhasıl köşe dönme çıkalı, varlık insanlığı yıktı yıkalı, maddeye tapılan zamandan beri insanlığı, o manayı kaybettik.’’
İşte anlatmak istediklerimi özetleyen bir şiir, fazlasına gerek yok…
Kurban bayramınız mübarek olsun, sevdiklerinizle birlikte nice mutlu bayramlar dilerim. Saygı ve sevgilerimle..
ŞAPKALI ADAM
Yorum Yazın :Misafir