BAKIŞ AÇISI
İnsan olarak, yaşamımız boyunca bir sürü olaya ve hikayeye şahit oluyoruz. Hepimiz yaşantımız da değişik olaylar, hikayeler ve sorunlarla karşılaşıyoruz. Hele yaşadığımız bu yüzyıl da iletişim olanakları bizlere geniş imkanlar sunuyor. Hayatımızda karşımıza çıkan olayları, sorunları nasıl inceleyeceğimizi kendi akıl ve mantık süzgecimizden geçirerek en doğruyu yapmaya çalıştığımızı zannediyoruz. Düşünürken, kararlar alırken, alternatifleri bilinçli bir şekilde tahlil ettiğimizi ve artılar ile eksileri dikkatli bir şekilde tarttığımızı varsayıyoruz. Başka bir deyişle, mantık çerçevesinde düşünüp taşınarak hareket eden varlıklar olduğumuza inanıyoruz. Oysa gerçek dünyanın bundan çok daha karmaşık olduğunu hepimiz biliyoruz. Bazen önümüzdeki seçenekleri dikkatlice akıl-mantık süzgecinden geçirmeye ve olasılıkları dikkatlice çözümlemeye ihtiyaç duyuyor olsak ta, bazen de duygularımıza kulak vermemiz gerekliliği ortaya çıkıyor. İşte tam bu esnada devreye çevresel etkiler giriyor. Bir olayı yada kişiyi sorgulamaya başladığımızda, ön yargılarımıza yenik düşebiliyoruz. Olayları inceleme ve düşünme noktasında, her yönden bakmadan, konu üzerinde derinlemesine bilgi sahibi olmadan, bakış açımızı ve penceremizi değiştirmeden verdiğimiz bazı kararlar yanlış olabiliyor. Hangi konu olursa olsun insanlar ve olaylar hakkında karar verebilmek için, her türlü ön yargıdan uzak, mantıklı ve konu hakkında yeterli bilgi donanımına sahip olmamız gerekliliği yanında, değişik pencerelerden olayı tahlil etme gerekliliği de vardır. Bir olayın, bizim göremediğimiz, bilemediğimiz farklı yönleri olduğunu unutup, önyargıların kör karanlığına teslim olursak, olayları tarafsız ve adilce inceleme yeteneğimizi de köreltmeye yeltenmiş oluruz. Konuya örnek bir ders notunu aktarmak istiyorum. Dr.Ruskin, Amerikan Tıp Birliği Dergisindeki makalesinde, gülünç bir yanlış anlamanın insana nasıl tamamen farklı bir perspektif kazandıracağını anlatmaktadır. Dr.Paul Ruskin, öğrencilerine yaşlanmanın psikolojik belirtilerini öğretirken, derste onlara şu vakayı okur ; "Hasta ne konuşuyor, ne de söylenenleri anlıyor. Bazen saatlerce anlaşılmaz şeyler geveliyor. Zaman, yer ya da kişi kavramı yok. Yalnız, nasıl oluyorsa, kendi adı söylendiğinde tepki veriyor. Son altı aydır onun yanındayım, ne dış görünüşü için bir çaba sarf ediyor ne de bakım yapılırken yardımcı oluyor. Onu hep baskaları besliyor, yıkıyor ve giydiriyor. Dişleri yok, yiyeceklerin püre halinde verilmesi gerekiyor. Gömleği salyalarından dolayı sürekli leke içinde. Yürüyemiyor. Uykusu da çok düzensiz. Gece yarısı uyanıp çığlıklarıyla herkesi uyandırıyor. Çoğu zaman mutlu ve sevecen, fakat bazen ortada bir sebep yokken sinirleniyor. Biri gelip onu yatıştırana kadar da feryat figan bağırıyor ."Bu vakayı okuduktan sonra, Ruskin öğrencilerine böyle birinin bakımını üstlenmek isteyip istemediklerini sorar. Öğrenciler bunu yapamayacaklarını, böyle zor ve yıpratıcı bir işi yapmak istemediklerini söylerler. Ruskin , kendisinin bunu büyük bir zevkle yaptığını ve onların da yapması gerektiğini söyleyince öğrenciler şaşırıyorlar. Daha sonra Ruskin, hastanın fotoğrafını öğrencilerin arasında dolaştırmaya başlıyor. Aslında fotoğraftaki, doktorun altı aylık kızıdır.
İşte bu örnekte olduğu gibi, hayatta yasadığımız birçok şey, bize önyargılarımız ve yanlış bakış açılarımızın dayatmasıyla, katlanılmaz gözükebiliyor. Ya da meselenin sadece tek bir boyutuna odaklanıp, diğer hayati ayrıntıları gözden kaçırabileceğimiz ve yanlış fikirlere kolayca saplanabileceğimizi gösteriyor.
Unutmamamız gereken,’’ Sorunları farklı tanımlayabilirsek sonucu ve çözümü de farklı düşünebiliriz.’’
Saygı ve sevgilerimle...
ŞAPKALI ADAM
Yorum Yazın :Misafir