TÜKETEN BİREY, TÜKENEN TOPLUM
“Tüketme” kelimesi, “tahrip etmek, harcamak, israf etmek, bitirmek” anlamına gelmektedir. Bu perspektiften bakıldığında, israf, çarçur etme, ifrat (aşırı harcama) olarak kavranan bu kültür, kapitalizmin devamlılığına hizmet etmektedir, tanımını yapmıştır Raymond Williams.
Ben bu günkü yazımda pek tanımlara bağlı kalmadan, konunun başka yönlerini ve sonuçlarının neler olabileceğini değerlendireceğim. Tüketim toplumlarının en büyük özelliği toplum içindeki bütün bireylerin tüketim yarışında bulunmasıdır. Böylelikle saygı kazanırlar. Çünkü bu tip toplumlarda en büyük saygı üreten yerine tüketene verilmektedir. . İnovasyonun yani yenilik ve buluşun bu denli hızlı olduğu bir dünyada çoğu teknolojik alet bozulmadan çöpün yolunu tutmaktadır.Tüketim toplumunda amaç en yeninin elde olmasını istemek ve diğer insanların bunun farkına varması için gereken önemi göstermektir.Tüketim toplumlarında akılcılık ve ilerleme inancı yerine, fayda zevk, gösteriş ve bireysellik ön plana çıktığı gözlemlenebilir bir olgudur..Yaşadığımız çağda her şey yeniden çevrim sürecinin içindedir. Tabiat, sanat, bilim ve bunun gibi her şey... Kapitalizmin kıskacı altındaki toplum , sürekli tüketime yönlendirildiği için bir süre sonra çıkmaza gireceği hesaplanabilir bir olguydu. O vakit kapitalizm'de çıkmaza girdi. Ancak bilindiği üzere kapitalizmin en büyük özelliği, girdiği açmazlardan bir süre sonra daha güçlü çıkmasıdır. Öyle de oldu. Ekonomik buhranlar sonrası kapitalizm yeni yol ve yöntemlerle daha güçlü olarak karşımıza çıktı. Bu noktada küreselleşme ile tüketim kalıplarına yön verirken, kültürel bağlamda da küresel kalıplar üretti ve o kalıpları etkisi altına aldığı ülkelerde çok uluslu şirketler aracılığıyla yaymaya başladı. Bununla da yetinmeyip internet denilen sanal ağ'ı yarattı ve bu sanal ağ onun adeta kurtarıcısı oldu. Çok uluslu şirketlerin yarattığı küresel etkiyi artık internet aracılığıyla da yapacaktı. işte bu noktada yeni bir olgu daha türetti ve bu olgu tüketim toplumu için artık en gerekli olgulardan olacaktı. Önemli günler ve TV dizileri….!
Sevgililer günü, anneler günü vs. Amacı dışında anılmaya başlanan günler, tüketim toplumunun vazgeçilmezi oldu.TV kanallarında yayınlanan diziler ve programlar bireyleri hızla lüks tüketimlere yönlendirip, manevi değerleri alt üst ederek tüketmeye çalışılması en büyük göstergelerden biri olduğu görülebilir.. Aynı sistem değişik pazarlama yöntemleri uydurarak taksitli satışlar, krediler , kredi kartları hatta hiç peşinsiz satışlar gibi tüketime yönlendirilerek, kazanılmayan paranın tüketilmesini sağlaması büyük bir oyunun kurgulanmasıdır…
Şimdiii, asıl gözden kaçan mesele, bireylerin ve toplumların büyük sıkıntılarla boğuşacağı psikolojik durumlardır. Sisteme ayak uydurmak için bocalayan birey, yettiremediği için ikinci hatta üçüncü bir işi yapma peşine düştü. Gereksinimlerin karşılanması ve lüks tüketim uğruna sosyalleşmeye ayıracağı vakitleri para kazanma zamanları olarak kullandığı için, tükenmişlik sendromuyla baş başa kaldı. Bireyler tükenmişlik sendromuna kapıldığında artık sosyal yaşam ve aile yaşamı da sekteye uğramaya başladı. (Nitekim ülkemizde son yıllardaki boşanma oranlarına bakmak yeterli olacaktır.) Artık büyük bir tüketici haline gelen birey yada bireyler otokontrollerini gerçekleştirmez ise manevi her değeri yitireceği muhakkaktır. Mutlu olmayan yada olamayan bireylerin oluşturduğu toplumun yapısını varın siz düşünün.
Başka bir yönden incelendiğinde ise tükenmişlik hastalığına yakalanan birey, artık üretemeyen, kendine güveni kaybetmiş,etrafındakilere ve çevresinde gelişen olaylara duyarsız olmuştur.Toplum genelinin duyarsız oluşu sistemin ve sistem yöneticilerinin en sevdiği durumdur. Artık toplum hiçbir şeyi umursamaz haldedir. Sormayan, sorgulayamayan ve neden sonuç ilişkilerini düşünemeden yaşamını idame ettirmeye mecbur kalmıştır. Yaşam sınırları başkaları tarafından çizilir.Hiç bir şeye tepki yoktur. Çünkü artık toplum duyarsızdır…
Bilmem anlatabildim mi..?
SEVGİYLE KALIN ŞAPKALI ADAM
Yorum Yazın :Misafir