SAMİMİYET
Günümüzde beşeri ilişkiler bireylerin çıkarları ve egoizm ekseninde dönmeye başladı. Sosyal iletişimin gerekliliği, iş yaşantısında, sosyal yaşamda hatta aile yaşantılarında, kişiliklerin rengini yansıtan bir unsur olunca, insanlarımızın değişik karakterlerinin nasıl ortaya çıktığını üzülerek izliyoruz. Ahlak yapımızın nasıl deforme edildiği gözümüzün önüne seriliyor. Hızla tüketilen insan ilişkilerimize bir de samimiyetsizlik eklenince, en anlamlı cümleler dahi içi boş söylemler gibi hayatımız da silik bir yer tutuyor. Ne bir birimize bir şey anlatabiliyoruz ne de birbirimizden bir şey öğrenebiliyoruz. Gerek yaşamın içinde gerekse sosyal medya dünyasında, içi boş, güzel ve şık cümleler inandırıcılığını kaybediyor. Söylemlerin samimiyetsizliği, söylenen sözlerin güzelliğini örter vaziyete geliyor. Güzel sözlere alışkın kulaklarımız artık işitmek için samimiyete ihtiyaç duyuyor. Güzel sözlerin ardından destekleyici bir samimiyeti göremediğimizde inancımız sekteye uğruyor. Her davranışta odak noktada samimiyet olmayınca olmuyor. Ya yarım kalıyor samimi olmayan her ne varsa yâda güven yok oluyor. Günümüz de samimiyet bir seçenek gibi algılanıyor olsa da, aslında samimiyetin bir mecburiyet olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Dilimizden her ne kadar güzel sözler dökülse de, gereği gibi davranmadığımız sürece kendimize ve kendi dilimize yalancı çıkacağımız gerçeği gözümüzden kaçıyor. Sözler ve davranışlar eşit kılındığı müddetçe, gönül ve vicdan rahatlığı alacağımız en büyük mükâfat olacağı unutuluyor. Gerek sözlerde gerek davranışlarda sahtecilik yapmak, kalbinizde olanı saklayabileceğiniz anlamına gelmiyor. Çünkü hiçbir sahtecilik kalp te olanı saklayacak kadar baki olmuyor. Eğer bir yalana inandırılmak istemiyorsanız, kendi gerçekliğinize sağır olmamanız gerekliliği ortaya çıkıyor. Kendimize karşı samimiyetimizi kaybetmek istemiyorsak, inandığımız şeylerin renkleriyle gönül kovamızı doldurup, düşünce ve duygularımızı, o renge boyamamız gerekiyor. . Amerikalı yazar Dane Carnegie bakın samimiyet hakkında ne diyor. ‘’ Eğer söz söyleyen adam, söylediği şeye samimiyetle inanıyor ve samimiyetle anlatıyorsa, taşlardan mavi çimen çıkardığını iddia etse de, kendisine inanacak kimseler bulunur.’’
Pek çok insan samimiyetin bu gücünden ve etkisinden habersizdir. Bu nedenle de, ancak samimiyet ile kazanılabilen bu özellikleri çok farklı tavırlarda ararlar. Kimi insanlar karşılarındaki kişileri etkilemek için yapmacık tavırlara başvururlar. Karşılarındaki kişinin en çok hangi tavırlardan, hangi düşüncelerden etkileneceğini düşünüyorlarsa, içlerinden gelmediği ya da o şekilde düşünmedikleri halde, karşı tarafı hoşnut edebilmek için o şekilde görünmeye çalışırlar. Her insanın birbirinden çok farklı karakter özelliklerine sahip olması nedeniyle de, herkesin yanında farklı bir kişiliğe bürünmeye, farklı tavırlar sergilemeye, farklı düşünceleri savunuyormuş gibi görünmeye çalışırlar. Oysa bu samimiyetsiz yaklaşım onları ikiyüzlü davranmaya yöneltir. Öte yandan içten gelmeyen bu yapmacık tavırlar, kişinin gerçek karakterini yansıtmadığı için karşı taraf üzerinde de beklenilen etkiyi oluşturmaz. Samimiyetsiz maddi bir dünya, manevi dünyamızda içine düşeceğimiz büyük boşluklar yaratmaktadır. Bu boşluklara düşmememiz için, samimiyeti hayatımıza yaymak, karakterin güçlenmesine giden en kısa yol olacaktır düşüncesindeyim.
Kalbimizin bu kadar hızlı atması, belki de bizim hayata ve yaşamaya olan samimiyetimizin göstergesidir. Kim bilir…
Saygı ve sevgilerimle
ŞAPKALI ADAM
Yorum Yazın :Misafir