Başkanlık Siteminden Korkanlar!
Mecliste Anayasa Değişiklik Paketi hakkındaki komisyon görüşmeleri oldukça tartışmalı da olsa ilerliyor. Halkımız da olanları, bitenleri pek çok televizyon kanalının verdiği şekilde bir kavgayı izler gibi izliyor. Pek çok siyasetçi de sistemin özünü tartışmaktan ziyade fanatik bir şekilde siyasi görüşüne uygun olarak kavgaya odun taşımakla uğraşıyor. İşin özüne bakan çok az kimse var.
Bu gelen başkanlık sistemidir!
Anayasa konusunda güvenilir isimlerden biri olan Sayın Burhan Kuzu bir televizyon programında konuyu eğip bükmeden “bu gelen sistemin adı her ne kadar Cumhurbaşkanlığı olsa da, gerçekte bu bir başkanlık sistemidir” dedi.
Adı cumhurbaşkanlığı da olsa tartıştığımız yeni siyasal sistem, başta ABD olmak üzere birçok ülkede uygulanan başkanlık sisteminden başka bir şey değildir. Peki buraya nereden gelindi?
Parlamenter sitemin bu hale getirilmesinde askeri darbelerin ve onların yaptıkları anayasa ve seçim sistemlerinin büyük rolü var. Askerler, biri 1960 diğeri 1980 darbesi olmak üzere iki kez siyasal sistemi altüst ettiler. Yaptıkları anayasa değişiklikleri ile içinden çıkılmaz duruma gelinmesine sebep oldular. Seçim sistemi de buna paralel olarak birkaç kez değişti. İki darbe de bugün çok tartışılan "milli irade"yi sınırlamak için yapıldı. Bugün içinden çıkılmaz hale gelen "ucube parlamenter sistem" bu darbelerin bir ürünüdür.
Şu an yürürlükte olan siyasal sistem bizim kodlarımızla örtüşmediği gibi en temel beklenti olan "istikrarı" da getirmedi. Doğal olarak demokrasinin derinleşmesi, kalkınma, sosyal refah da gerçekleşmedi. Tartışmalar, koalisyonlar, başbakanlar ve cumhurbaşkanları arasındaki yetki kargaşaları hep devam etti.
Pek çok lider durumu tespit etti!
Bu çözümsüzlüğü ve problemi gören pek çok lider durumun tespitini yaptı ve başkanlık sistemi ya da benzer sistem arayışlarını dile getirdi. Son yarım asra damgasını vuran Turgut Özal’dan Necmettin Erbakan’a, Süleyman Demirel’den Alpaslan Türkeş’e kadar pek çok siyasetçi yeni sistem gerekliliğine dikkat çektiler, bu konudan söz ettiler, konunun tartışılmasını istediler ama hayata geçiremediler.
Çünkü ülkedeki bürokrasi, statükocu yapı bırakın sistemin değişmesini, konunun tartışılmasına bile izin vermediler. Ellerinden kontrolün ve gücün kaybolmasını istemeyenler yeni sistem tartışmalarını öcü gibi gösterdiler, tartışmaları rejim elden gidiyor diye avazlarının çıktığı kadar bağırarak engellemeyi başardılar. Aslında bugün de aynı gerekçe ile anayasa değişikliğine karşı çıkanlar siyasal sistem değişiklini rejim değişikliği olarak gösterip demokrasinin elden gideceği yalanına sarılarak insanları kandıracaklarını zannediyorlar.
Halkın Cumhurbaşkanını seçmesiyle sistem değişikliği başladı!
Yakın tarihte 367 garabetine imza atanlar, başörtülü eşi olan bir kişinin cumhurbaşkanı olamayacağını ileri sürenler milletten büyük bir
tokat yedi ve gelinen noktada Cumhurbaşkanını halk seçmeye başladı. Zaten halkın doğrudan seçtiği ilk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte siyasal sistem fiilen değiştirilmiş oldu. Şimdi yapılan fiili durumun resmi hale getirilmesinden ibarettir.
Halka güvenmeyenin bu sistemde yeri yok!
Yeni bir sistem geliyor. Herkes kendini yeni sisteme göre dizayn etmelidir. Halka ve tabana inanmayan, halka güvenmeyen bu sistemde yer alamayacak. Sistem, siyasetine güvenenleri, halka inananları ve sosyolojiye tepeden bakmayanları öne çıkartacak. Bu değişikliğin arkasından da zorunlu olarak seçim sistemi, siyasi partiler ve devlet memurları yasası değişecek. Böylece toplum mühendisleri, tepeden inmeciler, delege ağaları, siyaset simsarları dönemi bitecek.
Artık ülkede koalisyon ve istikrarsızlık yok!
Bu paketin içindeki detaylardan ziyade bize ne getiriyor sorusunun cevabı önemli. Koalisyon dönemlerindeki o yokluklar, kuyruklar istikrarsızlıktan kaynaklanan tablolar, koalisyon alışverişleri dediğimiz perişanlıklara ömrü billah paydos. Artık Türkiye’de koalisyon riski olmayacak. Başkanlık istikrar garantisidir. İki başlılık dediğimiz Başbakan ve Cumhurbaşkanı arasındaki sürtüşmeden doğan problemlere de paydos. Bizim için ve millet için bu iki mesele tek başına yeter. Gerisi teferruat. Bu modelin bize getireceği nihai istikrardır.
Rejim değişikliği falan yok. Sadece hükümet modeli yani siyasal sistem değişikliği geliyor. “Rejim değişecek” diye halkı korkutmaya kalkanlar, halkın vereceği kararlardan korkanlardır.
Dr.Muzaffer YURTTAŞ
Yorum Yazın :Misafir