Yıl yurt içinden ve yurt dışından bölgeden kötü haberlerle doldu. Daha 2016’nın ilk saatlerinde şehit haberi düştü ajanslara. O gündür bugündür de devam ediyor. Genelkurmay Başkanlığı her şehit haberinden sonra bir aydan fazladır süren sonra operasyonlarla ilgili sayıları yeniliyor. Sayıların da onları oluşturan rakamların da anlamını yitirdiği bir yere gelip dayandık. Yılın ilk ayını medya en ziyade ölümler üzerinden gördü. İş adamı Mustafa Koç; romancı, eleştirmen akademisyen Prof. Dr. Tahsin Yücel; siyasetçi Kamer Genç, Eski Başbakan Yardımcısı Ekrem Pakdemirli, Turgut Özal’ın yakın arkadaşlarından Ekrem Pakdemirli’nin kızı Ayşe Pakdemirli Anlatıcı artık “burada” değil. Mustafa Koç, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde kurulan Cumhuriyet Türkiyesi'nin ilk nesil sanayicilerinin başında gelen dedesi Vehbi Koç’un ardından işi devralan üçüncü kuşak yöneticiydi; babası Rahmi Koç’un yönetimi 2003’te devrinden sonra grubu daha da büyüdü gelişti. Vizyonu ve karizmatik yeteneği Holding’i zirveye taşıdı. Beklenmedik bir anda henüz 55 yaşında spor yaparken Kalp krizi geçirerek vefat eden “Koç Holding” yönetim kurulu başkanı Mustafa Koç’un apansız gidivermesinin ardından hakkında çok güzel şeyler söylendi ve her kesimden hemen herkes üzüntülerini derinden ifade ettiler. Mustafa Koç'un cenazesinde objektiflere yansıyanlara baktım. Ardından ağlayan insanlara. Hiç tanımadıkları halde yas tutanlara. O sevgi seline. Geçtiğimiz çarşamba fakirlerle zenginlerin arasındaki uçurumu ve göçmenlerin hayat şartlarını merkeze alacak olan Davos zirvesi yapıldı. Merhum Mustafa Koç da zirvede konuşma yapacaktı olmadı kısmet buraya kadarmış Ölüm meleği, bütün konuşmaları iptal etti. Koç Holding'de Mustafa Koç'un kapısı herkese açıktı. Öyle ki özel ya da iş, bir şekilde Mustafa Koç ile konuşmak isteyen herkes bu amacına zorlanmadan ulaşıyordu. Duvarları olmayan, hiyerarşik bir hava yaratmaktan hoşlanmayan 'iyi' insandı Mustafa Koç. Makam şoförünün yanına otururdu, herkesle eşit ilişki kurardı. Merhametliydi, balık tutan, top peşinde koşan iyi yürek bir adamdı. Kadınsız toplum, yarınsız toplum diyerek cinsiyet eşitliğinin dünyadaki en cesur savunucusuydu. Sadece ülkemiz için değil, aldığı görevlerle Dünya için yeri doldurulamayacak büyük bir değerdi. O büyük zenginlik ve ün içinde tevazu sahibi, empati kurmasını çok güzel başaran bir insandı. Kendisini samimi bir ortamda tanıdığınızda kırk yıllık mahalleden tanıdığınız gibi gelirdi size. Her yapmacıktan uzak, yalın, sade, dolaysız, çevresindekilere antenleri çok açık ve doğal bir insan. Mustafa Koç'la daha 20’li yaşlarımın sonunda gençken kızımla birlikte Göcek'te tanışmıştık. Yıllar içinde tüm bu özelliklerini hiç kaybetmedi. Dev bir holdingin sorumluluğunu üzerine aldıktan sonra dahi o gençlik yıllarındaki doğallığından hiçbir şey yitirmedi. Karşımda, huzur bulmak için gittiğimiz tatil köyü Göcek'te tanıştığımız neşeli ve coşkulu Mustafa Koç vardı. Mustafa Koç'u her konuştuğumuzda düşündüğümüzde mavi mavi bakan gözleri ilk geliyor aklımıza. Gözlerinin etkileyici olmasının nedeni yalnız yaz denizi kadar berrak ve parlak olmaları değildi. Bakışlarının çarpıcı gerçekliğiydi. Artık onu saygı ve rahmetle anacağız ölüm burada olmayanın bıraktıkları üzerinden değerlendirilir. Ölüyü ötekileştirmenin insanlıkla ve müslümanlıkla ne alakası var. Bize yapıldığında kınadığımız, ayıpladığımız, lanetlediğimiz ne kadar şey varsa, elimize imkan geçtiğinde aynısını yapmaktan geri kalmıyoruz. Ayva sarı nar kırmızı sonbahar! Her yıl biraz daha benimsediğim. Ne dönüp duruyor havada kuşlar? Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim? Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar. N'eylersin ölüm herkesin başında. Uyudun uyanamadın olacak. Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında? Bir namazlık saltanatın olacak. Taht misali o musalla taşında... Mustafa Koç'un, Hasan Karakaya’nın her iki ismin arkasından yazılıp çizilenleri okuyunca aklıma Cahit Sıtkı Tarancı'nın bu sözleri geldi. Hasan Karakaya ile hayatım boyunca ne karşılaştım, ne de konuştum. Rahmetli Hasan Karakaya'nın ölümüne de üzülmüşümdür. Her iki ismin arkasından yazılıp çizilenleri ise yüzüm kızararak, insanlığımdan utanarak takip ettim. Daha 20 gün önce Hasan Karakaya'nın vefatının ardından Ölünün arkasından konuşulmaz diyenleri, Mustafa Koç'un cansız bedenine hakaret ederken buldum. Musafa Koç'un ardından ağıtlar yakılmasını, methileyer dizilmesini beklemiyorum. Ama onun babasız kalan iki kızı, babası, annesi kardeş acısı yaşayan canları var yaaa… Tamam istemiyorsanız rahmet okumayın. İyi dileklerle anmayın. Ama ölünün ardından hakaretler, lanetler yağdırmak da neyin nesi? bir ölüye iyi veya kötü olduğunu sorgulayacak olan biri varsa o Allah'tır! Ona cennetin veyahut cehennemin kapılarını açtıracak olan da Allah'tır. Rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber, önünden geçen bir cenaze için hemen ayağa kalkmış, orada bulunanların kendisine bunun bir Yahudi cenazesi olduğunu haber vermeleri üzerine, “Bir cenazeyi yanınızdan geçerken gördüğünüzde ayağa kalkın” buyurmuş. Hazreti Peygamber gibi davranıp, ölüye saygı duymak çok mu zor? İşadamı kimliğiyle ülkemize önemli hizmetlerde bulunan Mustafa Koç’a Allah’tan rahmet, Koç Ailesine, yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı diliyorum..
Yorum Yazın :Misafir