ATLARKEN GİDEN İNSANLIĞIMIZA
Bu hafta size sıradışı bir kadının sözü ile kelamıma başlamak istiyorum. “ İnsanların öldüğünü gördüm. Sevenlerin ayrıldığını. Hergün tekrar eden zulmü ve açlığı. Bütün bunlar bana gösterdi ki, hayatta hiçbir şey acı çeken bir insana duyacağımız empatiden önemli değildir. Hiçbir şey! Ne kariyer, ne servet, ne zeka, ne mevki. Soylu bir hayat yaşayacaksak, başkalarının acılarına kayıtsız kalamayız. (Nil GÜN )
Hayatımıza şöyle bir baktığımızda bizim duygularımızı duyarlı bir şekilde dikkate alan ve bizim olumlu davranabilmemizi sağlayan insanların varlığı bizi mutlu eder, yokluğu ise üzer. Çünkü başkalarının duygularını ve bakış açılarını kavrayabilen kişiler, etrafındaki insanların gereksinimlerini çok iyi anlar ve karşılarlar. Bu bakımdan, başarılı ve verimli ilişkiler kurabilen bir öğretmen, bir yönetici, eş ve ebeveyn kısacası insan olarak hayatın her kademesinde kurduğumuz diyalogların verimli birer alış verişe dönüşmesini sağlayan, problemlerimizi çözülür kılan ve sihirli bir fark yaratan sır, hep bu anlayış dolu yaklaşım tarzı olmuştur. İşte, bu yaklaşım tarzı “empati” nin özünü oluşturur. Bu tarzdan uzaklaşan ilişkilerde korku, öfke, uyumsuzluk, tutku eksikliği, neşesizlik ve en önemlisi verimsizlik hakim olmaya başlar.
İşte bunun en trajik örneği son günlerde hepimizin yakından takip ettiği bir garip intihar vakıası malumunuz. Bazı sıkıntılarından dolayı Boğaziçi köprüsüne çıkan bir şahıs pazarlıkçı polislerin ikna ve telkinleri ile atlamaktan vazgeçme üzere iken ortaya çıkan bazı kadınların o şahsa "Atlasana, ne oyalıyorsun insanları" demesi üzerine kendini boğazı serin sularına bırakması hadisesi ne acı bir vakıadır.
Olayın hangi tarafından tutarsanız elinizde kalacağı aşikâr. Ancak ben onun sonunu hazırlayan o iki kadın tarafından yorumlamak istiyorum. Pazarlıkçı polislerin iknası ile tam İNTİHARDAN vazgeçmek üzere olan bir adamın gözündeki korkuyu görmeyen bizler içinde bulunduğu durumun neler olduğunu öngörmeden sadece trafikte evine işine geç kaldığı, dizisinin tekrar kısmını bile soluksuz izlemek isteyeceği o bölümü izleyememesi, yemeğe geç oturmasına vs. vs daha çeşitlerini sayamayacağım bir çok nedenden dolayı o ince hattı görmemesi görememesi yada görmek istememesi ne acı.
Korku çok garip bir duydur size yada kendisine neler yapacağını kestiremezsiniz. Korkmuş biri salgıladığı adrenalin hormonu ile herşeyi yapabilir. Bu bağlamda o kadınlarda yaptıkları hatanın bedelini ömür boyu hep vicdanlarında hissedecekler. Burada şimdi o adamı oraya çıkaran nedenler mi yoksa onu yaşamayı seçtiğiesnada bir sözü ile ölüme götüren o iki kadın mı daha suçlu herkesi kendi vicdanı ile yalnız bırakıyorum. Ama biliyorum bardağı taşıran hep son damladır.
Unutmayın hayat sadece sizin etrafınızda dönmüyor ve dönmeyecek sizin dışınızca yaşam formları da var. Ha şunubil ve unutma kıyamet sen öldüğünde kopacak (en azından senin için artık yaşam son buldu) zira sen sadece yeniden diriltileceğin güne dek bekleyeceksin ve geride kalanların hatıraları dışında yer alamayacaksın.
Halk olarak alışık değiliz gerçekten insan olan insanların aramızda dolaşmasına. Yeryüzü senin için yaratılmadı senin dışında da dönen bir hayat var. Bu hayata saygı duy, duy ki bir vicdanın varsa basit bir ego tatmini için yaptığın sözün bazı insanların hayatlarında ne denli büyük bir yara açabileceğini gör..…..
Av.Haşim ÇELİK
Yorum Yazın :Misafir