KİME ANNE KİME BABA DENİYOR DU?
Bu güne kadar hiç izlemesem de Nihat Hatipoğlu’na 10 yaşında Gizem isimli dünyalar güzeli bir çocuğun sorusunun olduğu 2 dakika 57 saniyelik kelimelerin boğazında düğüm düğüm olup çıkamadığı bir isyanın bağırışını duydum.
İzlemeyenler için sadece yıkıcı olan tarafını isterseniz yazayım “ adının Gizem olduğunu söylüyor ve hocaya sorusunu soruyor.
Hocam benim annem babam ayrı. Ben halama anne, enişteme baba diyorum günah mıdır?
Bu arada bu cümleyi çıkartabilmesi kaç hamlede oldu o boğazı kaç kez düğümlendi anlatılamaz.
Her evlilik kendi standartlarında çok büyük hayaller ile başlıyor ve pek tabi ki hiçbir evlenen de sonunda ben boşanacağım diye bu işe başlamıyor. Bazı evliliklerde bu ayrılık daha nikâh masasında bazısında ilk ayında bazısında 1. yılında bazısında 10. yılında bitebiliyor.
Ne peki en sevdiğim dediğin adam ya da kadının en azılı düşmana dönüşmesinin sebepleri? İkisini de ayrı insanlar oluşu, sadakatsizlik, şiddetli geçimsizlik, alkol, kumar vs. birçok neden sayılabilir. Burada ben bu gün bu sebeplerden çok sonraki yaşanan ve aslında en çok zarar gören çocuklar penceresinden bakmak istiyorum.
Biz avukatlar genelde boşanma davalarında tarafı olduğumuz şahsın haklarını savunma adına velayet ile ilgili konular da dâhil karşı yanın elini zayıflatmak adına elimizden gelen her şeyi yaparız. Ancak ben burada meslektaşlarımdan velayet ile ilgili konularda anne yada babaya görüşme ile ilgili zorlama yapmamalarını öğütlemelerini ve hatta TMK ilgili maddelerinin bu bağlamda değiştirilmesi gerekliliğine inanmaktayım.
Türkiye de yaşayanlar olarak boşanma davası ile birlikte artık anne ve babalığında rafa kalktığı düşünüyoruz. Ancak geride kalanın aslında evlat olduğunu ve onun geçmişimiz, bu anımız ve geleceğimiz de olması gereken bir parça olduğunu unutuyoruz.
Unutmaması gereken hiçbir evlat dünyaya kendi isteği ile gelmedi ve hali ile yanlış yol arkadaşı seçmiş olmanız sizin iki yanlışın tek doğrusu olan evladınızı bir köşeye atmanızı ve hatta ona bile düşmanlık yapıp ömür boyu cezalandırmanızın hiçbir haklı mazereti olmadı ve olamayacak.
Biz; kendimizi büyük sanan aslında sadece yaşı büyük ancak vicdanı ve kalbi küçük insanlar biraz daha dikkat etsek aslında kocaman yürekli çocukların yaşı ne olursa olsun bizlerin hal ve hareketlerini kaydettiğini göremiyoruz. Göremediğimiz içinde iki kişi konuşmaya başladığında hep yapılan pek tabiki karşı yanın ne kadar kötü olduğu vs. hususu sürekli irdelenir.Bu andan itibaren çocuk anne ya da babasının gözündeki kadar masum olmadığını ve büyüklerinin dediği gibi kötü biri olduğunu düşünmeye başlıyor.
Hâlbuki ki BEDENİ KÜÇÜK YÜREĞİ İSE BİR O KADAR TERESİNE BÜYÜK ADAM GİBİ ADAM ÇOCUKLARIN yanında ayrılanın sadece eş olduğunu anne ve babalığın devam edecek bir süreç olduğunu görebilsek bu gün parçalanan ailelerinin çocuklarının daha güçlü bireyler olduğunu, ayrılan anne ve babanın bir birini öldürdüğü haberleri yerine çocuğun mezuniyetini sünnetini vs. evliliğini birlikte yapabilen iki ayrı ancak sağlıklı bireylerin haberlerini duyar olurduk.
Şimdi tekrar o küçük bedenli ancak koca yürekli kızın sorusuna cevap veren hocaya gelirsek keşke hocam deseydin “ana ve babalık öyle kolay değildir ve senin yanında olup anne ve babanın yapamadığını yapabilen iyi yürekli insanların da biyolojik olmasa bile manevi anne ve baba olabileceğini keşke deseydin. Deseydin de çocuğun bundan sonraki hayatında giden hayırsız anne ve babasını yokluğunun acısı yerine yanındakilerin varlığının mutluluğunu yaşamayı öğretseydin” be hoca.
Keşke bu kadar çok kalabalık insanlıktan uzak milyonlar olacağımıza vicdanlı az insanlar olsaydık….
Av.Haşim ÇELİK
Yorum Yazın :Misafir