Uluslararası Yunus Emre Günleri’nin ardından
Yunusemre Belediyesi Uluslararası Yunus Emre Günlerinin bu yıl ikincisini düzenleyerek tasavvufun ünlü düşünürü, halk şairi Yunus Emre’yi anarak yaşatmaya devam etti. Geçen yazımda da bu önemli etkinliğe değinmiş tüm okurlarımı katılmaları konusunda davet etmiştim. Öncelikle eğrisiyle, doğrusuyla böyle bir etkinliği düzenleme başarısı gösteren Yunusemre Belediye Başkanı Dr. Mehmet Çerçi'yi, Belediye Başkan Yardımcılarını, personelini, etkinliğe katılan sanatçıları, aydınları, akademisyenleri ve emeği geçen herkesi en içten dileklerimle bir kez daha kutluyorum.
Yunusemre Belediyesinin taşıdığı vizyon, misyon ve düzenlediği bu uluslararası etkinlikle Yunus Emre'yi yaşatmaya bundan sonra da devam edeceğine inanıyorum. Yaklaşık bir hafta boyunca düzenlenen programlara ister katılarak, ister dile getirerek hep birlikte ‘Yunus Emre’ dedik. Programlar kapsamında mutlaka herkesin olduğu gibi öveceği, eleştireceği, tartışacağı nüanslar mevcut ama şu an bunları dile getirmek istemiyorum çünkü öncelikle Uluslararası böyle bir organizasyonu gerçekleştirmenin hiç te kolay olmadığını biliyorum. Ancak ilçeye şöyle bir göz attığımızda Yunus Emre'yi çağrıştıran ne var diye de sormaktan kendimi alamıyorum. Örneğin ilçe sınırları içerisinde bir meydanın adı değiştirilerek Yunus Emre Meydanı adını alamaz mı? Ya da bir parkın adına ünlü düşünürün adı verilemez mi? Bir şehir tarihi, kültürü, gerçekleştirdiği başarılar, faaliyetlerin yanısıra sanatçısına, yazarına verdiği değer ve üzerinde taşıdığı kültürel mirasa daha fazla sahip çıkmasıyla hem kendini tanıtır hem de gelecek kuşaklara daha emin ve güvenilir şekilde kendini taşır. Başkan Mehmet Çerçi’nin ve ekibinin bu önemli kriteri dikkate aldığına inandığımdan dolayı daha önce gündeme taşıdığım önerimi bir kez daha hatırlatmakta yarar görüyorum. Her ne kadar bir bölümü Şehzadeler ilçesi sınırları içerisinde yer alsa da Karaköy Kırmızı Köprünün oradan Ağlayan Kaya’ya doğru yöneldiğimizde tarihi ve mistik bir hava bizi karşılar. Bir taraftan İvazpaşa Camii, diğer yanda Niobe bizleri adeta büyüleyici havasını hemen belli eder. İşte böylesine tarihi, böylesine sanatsal, kültürel ve mistik bir alana neden Yunus Emre sokağı oluşturulmasın? Yerel Yazar ve Şairlerin kitaplarını imzaladığı, okurlarıyla buluşup sohbet ettiği, bir bölümünde de resim, müzik ve el sanatlarına ait bir bölümün olduğu ortam o yıllara meydan okuyan ağaçların ve kuş seslerinin arasında ne de güzel olur değil mi? Madem Yunus Emre, madem kültür, sanat, tarih ve yaşam diyoruz o zaman bunun üzerinde çalışmalar yapmaya, beyin jimnastiği yapıp hayata geçirmeye değmez mi? Örneğin tüm bu saydıklarımız arasında Manisa tarihini dikkate alan ve Yunus Emre ile bütünleştiren bir Yunus Emre müzesi oluşturulamaz mı?
Tatil deyince aklımıza hemen bir deniz kıyısı geliyor. Halbuki tatil sadece denizden ibaret değil ki… Mesai günlerinin yoğun geçen zaman dilimi bittiğinde gençler ve aileler kendilerini ya hemen şehir merkezinde belirli 3-5 noktaya atmaya, ya Magnesia gibi AVM’lere hapsetmeye ya da fazla gidecek yer olmadığından ve hayat şartları belli olduğundan evlerinde kapalı ortama bırakıyorlar. Halbuki bizim nefes almaya, doğaya, denize gitmesek de, kendimizi şehir merkezinde kuş sesleri ve müzik melodileri arasında kültürel, sanatsal yaşam alanlarına bırakmaya ihtiyacımız var. İşte bu Yunus Emre Sanat Sokağı Projesi tüm bunları başarabilir. Eskişehir’in Odunpazarı varsa Manisa’nın da Yunusemre ilçesi, Karaköy’ü veyahut bu projenin uygulanabileceği başka bir mahallesi daha da güzelini neden oluşturmasın? İnanın bu proje başarıldığında Yunusemre ilçesinin sadece Manisa’da yaşayan vatandaşlarımızın değil çevre ilçelerdeki ve illerdeki vatandaşların da ilgi gösterdiği bir çekim merkezi olacağına inanıyorum.
Yunus Emre Sanat Sokağı projesi dışında Yunusemre ilçesini daha fazla cazibe ve çekim merkezi haline dönüştürebilecek projelerin de hayata geçirilmesi gerekiyor. Belediye Başkanı Dr. Mehmet Çerçi’nin hoşgörü sahibi ve yeni fikirlere açık bir insan olduğunu biliyorum. Zaten kendisinin ve ekibinin bugüne kadar hayata geçirdiği ve geçireceği projeler de bunu kanıtlıyor. Yeter ki köstek değil destek olunsun. Manisa’nın en yoğun nüfusuna sahip olan ilçede sadece Çerçi ve ekibinin değil hepimizin yaşadığını, bir şekilde herhangi bir işimizi halletmek için bu şirin ilçeye uğradığımızı aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor. Bu nedenle ilçeye önemli projelerin kazandırılması için daha önce de belirttiğim gibi destek olunması gerekiyor. Örneğin Yunusemre ilçesinin altyapı konusunda ki en sorunlu Mahallelerinden biri olan Muradiye Menemen ve İzmir’e yakın olması bir yandan da iki şehir arasındaki karayolunun güzergahı üzerinde bulunmasından dolayı hem çok daha fazla gelişmeye hem de yine Yunusemre’nin ve dolayısıyla Manisa’nın bir çekim merkezi olmasına aday yerleşim merkezi. Bu nedenle sırf birilerinin kısır düşüncesi ve ‘Ben ne dersem o olur’ mantığıyla bu mahalledeki sorunlar tamamen arapsaçına döndü. Halbu ki Muradiyeliler, Yunusemreliler ve tüm Manisalılar sorun değil, siyasi restleşmeler değil çözüm ve hayat kazandıracak, nefes aldıracak yeni projeler bekliyor. Bu nedenle birilerinin çeşitli bahaneleri ortaya sürerek plan ve projeleri imzalamamakla direnmesi sadece Yunusemre ilçesinin geleceğini değil tüm Manisa’nın geleceğini etkiliyor. Ne diyelim Büyükşehir olmak ve bu Büyükşehir’i yönetmek için büyük düşünmek lazım. Saygılarımla…
Hakan ÖZEN
Yorum Yazın :Misafir