BEŞİNCİ KUVVET: SOSYAL MEDYA
Geleneksel medya, “Dördüncü Kuvvet”, olarak adlandırılmaktadır. Medyanın gücü, görsel ve yazılı medya şirketlerinden gelmektedir. Yeni medya dediğimiz ve “Beşinci Kuvvet” adını verdiğimiz medyanın gücü ise, internet ve benzeri sosyal iletişim ağları aracılığı ile meydana gelmektedir. Sosyal medya, yeni nesil teknolojilerin yarattığı bir bilgi ve içerik platformudur.
Bu platformun, haber üreten ve ileten klasik medyadan ayrıldığı temel özellikleri arasında, eş zamanlı ve çift yönlü bilgi paylaşımı sağlaması; hiçbir ek maliyet gerektirmemesi; yarattığı sosyal, ekonomik ve politik etkilerin klasik medyanın ortaya koyduğundan daha hızlı ve daha yaygın olmasıdır.
Günümüzde, kendini “sosyal medya” alanında geliştirmek ve uzmanlaştırmak isteyenler sertifikalı eğitimlere katılmakta ve kendilerine “sosyal medya uzmanı” sıfatı verecek sertifikalar edinmektedir. Sosyal medya uzmanlığı gibi yeni meslekler türemektedir. Sosyal medya, sadece çift yönlü bir paylaşım ve etkileşim alanı olmanın ötesinde, piyasa ekonomisinde üretici ve tüketicileri bir araya getiren etkili bir pazarlama platformu da sağlamaktadır. Sosyal paylaşım ağları üzerinden (Facebook, Twitter, Instagram, gibi) online reklam alanlarının yönetimi planlanmakta ve her markaya uygun kampanyalar düzenlenmektedir. Firmaların müşterileri ile hedef kitlesi sosyal medya üzerinden izlenmekte, doğru etkileşim yaklaşımları belirlenmekte, çift yönlü iletişim kanalları genişletilmekte, markanın etki alanı arttırılmaktadır.
Ticari markaların Google, Yahoo, Yandex gibi arama motorlarında en üst sırada yer almasını sağlayacak uygulamalar gerçekleştirilmektedir. Politik bakımdan, hükümetler de medyayı halka yeni politikaları, düzenlemeleri ve politikaları anlatmak için kullanmaktadır. Ancak sosyal medyanın ve Internet’in yoğun kullanımı ile birlikte faklı ülkelerden ve kültürlerden insanlar arasında birebir etkileşimin kurulmakta ve küresel ortak tavırlar da geliştirilmektedir.
Occupy (İşgal Et) hareketi bunun en güncel örneğidir. New York şehrinde başlayan hareket, önce tüm Amerika’ya daha sonra dünyaya yayılmıştır. “Arap Baharı”, “İran Yeşil Devrimi”, “Gezi Hareketi” gibi hareketler sosyal medyanın politik eylemlerde nasıl etkin bir şekilde kullanıldığını göstermektedir.
“İşgal Et” eylemi içinde yer alan pek çok politik aktör, Mısır’daki olaylardan ilham aldıklarını dile getirmişlerdir.
Günümüzde, devletlerin elçilikleri ve konsoloslukları temsil edildikleri ülkelerdeki Twitter ve Facebook gibi sosyal medya platformlarını düzenli olarak takip etmekte ve herhangi bir yerde bir protesto olduğunda hemen birbirlerini haberdar etmektedirler. Bu durumda bilgiye ilk elden erişim gücü, doğrudan vatandaşlara geçmektedir. Böylece, sosyal medya sayesinde toplumun tüm kesimleri küresel eylemlerin bir parçası olmaktadırlar.
Türkiye’deki Gezi Parkı eylemlerinde sosyal medyanın hükümet için ne kadar fazla sorun çıkartabileceği görülmüştür. Gezi parkı eylemleri, hükümetin müdahale alanı dışında kalan bir ortam hazırlamıştır. Politik aktivistler tarafından etkili şekilde kullanılan Twitter ‘in hükümetler tarafından yasaklanması, bireyler arasındaki haberleşme özgürlüğü üzerine demokratik olmayan bir baskı olarak tanımlanmaktadır. Türkiye, Twitter yasağıyla ilk kez 21 Mart 2014 yılında tanıştı. Yasakların çıkış noktası Gezi Parkı protestoları olmuştur.
Eleştirel bir kamusal alanın hükümetin müdahalesi olmaksızın gelişmesi, ileri demokrasi için gereklidir. Modern dünyada doğrudan demokrasi neredeyse imkânsızdır. Temsili demokrasilerde seçmenlerin doğrudan politik kararların oluşumuna etki yapması neredeyse olanaksızdır. Aristo’nun “demokrasi” yönetim biçimine eleştirisi de tam bu noktada anlam kazanmaktadır. Kendi kendini yönetmekten aciz insanların temsili demokrasiyi tek seçenek görmeleri durumunda, verdikleri oylarla seçilenlerin tiranlığa yönelmeleri ve yolsuzluğa eğilim göstermeleri engellenemez. İnsanlar arasında hükümetin veya resmi muhalefetin sınırladığı çerçevenin dışına çıkmanın ve özgürleşmenin tek aracı sosyal medyadır.
Günümüzde, doğrudan demokrasi uygulaması artık sosyal medya üzerinden hayat bulmaktadır. Geleneksel güç paradigmaları yer değiştirmekte, devletin vatandaşlar üzerindeki baskı araçları etkisini kaybetmektedir. Kendilerine sosyal medyada bir kimlik yaratan bireyler, yerel ve küresel çapta eylemler gerçekleştirme gücüne sahip olmaktadır.
Dünya üzerinde değişime en kapalı ve geleneksel toplumlardan birisi olarak algılanan Mısır toplumu, sosyal medya sayesinde “sosyal bir devrim”i organize edip başarmıştır. Orta Doğu ve Kuzey Afrika’ da sosyal medya siteleri üzerinden organize edilen halk hareketleri baskıcı hükümet ve diktatörleri devirebilecek güce ulaşmıştır.
Türkiye’de internet erişim olanağına sahip hanelerin oranı 2015 yılında %70’ e ulaşmıştır. Türkiye’de İnternet kullanan bireylerin oranı ise %55’ aşmıştır. İnterneti kullanan bireylerin % 75’i ev ve işyeri dışında internete kablosuz olarak bağlanmaktadır. Hanelerin %97’sinde cep telefonu veya akıllı telefon bulunmaktadır.
Sonuç olarak, sosyal medya tüm dünyada bireyler arasındaki demokrasi ve özgürlük taleplerinin yayılmasında ve güçlenmesinde en etkili iletişim aracı olmuştur. Günümüzde katılımcı demokrasinin en iyi uygulamalarını sosyal medya üzerinden görmekteyiz.
“Özgürlük olmayan bir ülkede ölüm ve çöküş vardır. Her ilerlemenin ve kurtuluşun anası özgürlüktür.” Mustafa Kemal Atatürk
Prof.Dr.Süreyya Sakınç
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir.