SIRADAN BİR HAYATIN SIRADIŞI İZDÜŞÜMLERİ…
Sıradan hayatlar diye adlandırdığımız, hani “sokaktaki adam” portresi vardır ya; ortalamayı, basitliği, sıradanlığı çağrıştıran. Kısacık ve küçücük mutlulukların ömre bedel olduğu yaşamlar. Ne parayla ölçülebilen; ne mal ve mülkle zenginleştirilen; ne de kıskanılan mutluluklar. Oysa ki, sıradanlaştırılan bu küçük mutlulukların bedeli ne parayla, ne de pulla ödenir. Aslında, her şeye sahip olmak, hiçbir umuda yaslanmamayı da beraberinde getirir. Öyle ya, yılbaşı piyangosunda büyük ikramiye çıkarsa ne yaparsın sorusunun asıl muhatabı, şu “sokaktaki adam” değil midir? Hiçbir şeyleri olmadığı için sıradan yaşantıları olan “sahici” insanların ne de küçük mutlulukları ve kocaman umutları vardır oysa.
Geçenlerde Ankara’da aracına bindiğim bir taksiciye genellikle alışılmış sorularımdan birini sordum: “İşler nasıl gidiyor? Hayatından memnun musun?” Taksici, sıkışan trafiğin bezginlik yaratan sıkıcılığından sıyrıldı, - “İşler eskisi gibi değil, bazı geceler eli boş durağa dönüyorum. Eskiden umutlarım vardı, şimdi ise bu umutlarım hayale dönüştü” dedi. Kocaman umutlarımız bir hayale dönüşmüş ise, bundan daha beteri ne olabilir ki?
Kimseden bir beklentisi ve umarı olmayan insanların daha mutlu olduğuna inanıyorum. Çevremizi arzularımıza ve inançlarımıza göre şekillendirme çalışmak ve dış dünyadan her türlü beklentilerimizi (beğenilme, övülme, onaylanma, itaat edilme gibi) sürekli olarak artırma isteği bizi sürekli bir mutsuzluk çemberine almakta. Kısa süreli mutluluklarımız ise, bir sonraki süreçte yerini tekrar mutsuzluğa bırakmakta. Dış dünyada mutluluk ve haz arayışımız bizi aslında “hamster” çarkına sokuyor. Daha fazla mutluluk ve haz için daha çok yeni mutluluk arayışı içine girmek ve sürekli tatmin edilme peşinde koşulan sürekli bir mutsuzluk paradoksu.
Hayat bize pek çok parçası eksik dev bir puzzle şeklinde gelir, birbirine uymayan parçalardan oluşan, fakat sonuçta tamamlandığında bize mutluluk veren bir resim. Kozmosa ne gönderirsek, onu geri alırız. Mutluluk, kaygılardan ve korkulardan sıyrılıp, kader denilen mucizeye ve kendimize inanmaktan geçer. Geçmişte yaşananlardan bugüne geriye dönüp baktığımızda hayatımızda “keşke”ler yerine “iyi ki” ler olsun dileği ile...
Yaşamak istiyorum ..
Yaşamayı bu soğumuş cehennemde ..
Ölü bir dost gibi içim titreyerek düşünmek değil sade, ..
Yaşamayı yaşamak istiyorum( Can YÜCEL)
Prof. Dr. Süreyya SAKINÇ
Yorum Yazın :Misafir