TÜKENMİŞLİK SENDROMU BULAŞICI MI?
Başlığı atarken, “tükenmişlik sendromu”nun bir hastalık olduğunu ima ettiğimi düşünebilirsiniz. Güne başlarken kendinizi yorgun ve tükenmiş hissediyorsanız, sürekli bir sinirlilik ve çabuk öfkelenme halleriniz varsa, işe gitmek sizin için adeta büyük bir eziyetse, kendinizi başarısız ve yetersiz hissediyorsanız, işinizden ayrılmak istiyorsanız, aman dikkat “tükenmişlik” yaşıyor olabilirsiniz.
Tükenmişlik sendorumu aslında bir hastalık değil, kişinin depresyona girdiğini gösteren psikolojik ve biyolojik belirtilerin bütünüdür. Kişi, kendisini tükenmişlik duygusu içinde hissediyorsa acilen önlemini almalı ve normalleşmelidir. Günlük hayatın karmaşası içinde kendimize yeterli zamanı ve ilgiyi ayırmadığımızdan şikayet ediyorsak artık değişim zamanı gelmiştir. Düzenli spor yapmanın, hafta sonlarını sevdiklerimize ayırmanın, düzenli beslenme ve diyete girmenin, küçük seyahatler ve kaçamaklar yapmanın tam da zamanıdır.
Tükenmişlik, önlemi alınmazsa kişiyi işinden, ailesinden, arkadaşlarından, mesleğinden uzaklaştırır, bağımlılık yaratan olumsuz ve zararlı tüketim alışkanlıkları edinmesine neden olur. Tükenmişlik hissinin dışa vurumu çok belirgindir ve ne yazık ki diğer normal insanların davranışlarını da olumsuz etkiler. Son aylarda birey ve toplum olarak yaşadığımız terör ve şiddet olaylarının yarattığı endişenin, bizleri normal hayatın gerçeklerinden uzaklaştırıp bir ümitsizlik ve çaresizlik sarmalı içine hapsetmeye başladığını hissediyorum. Toplumsal ortak akıl ve sağduyuyu tehdit eden bu gidişin, birey olarak kendimizde bir motivasyon eksikliği, kişisel güvende azalma, değersizlik hissi, kaygı, huzursuzluk, çaresizlik duyguları yaratmasına engel olmalıyız.
Eğer saydığımız bu duygusal belirtiler ortaya çıkıyorsa, tehlikeli şekilde yaygın ve toplumsal bir tükenmişlik hali söz konusudur. Tükenmişlik sendromu, bulaşıcı bir etki yaratır. Duygusal tükenmişliğin sadece bireyler için geçerli olan ve kişisel olarak hissedilen bir başarısızlık ve yetersizlik hali olduğunu düşünmüyorum. 14. Yüzyıl siyasi düşünürü İbn Haldun, “Mukaddime’’ adlı eserinde, “devlet”i canlı bir varlık gibi kabul etmektedir. Ona göre devlet de insan gibi doğar, büyür, gelişir ve gerekli önlemler alınmazsa yıkılır ve yerine yeni bir devlet kurulur. İbn Haldun bir devletin kuruluş ve sürekliliğini sağlayan nedenin “asabiye” olduğunu savunur. Bir topluluğun bütün bireylerini birbirine bağlayan ve herhangi bir tehlikeye karşı savunma refleksini harekete geçiren birlik ve toplumsal dayanışma ruhuna “asabiyet” denilmektedir. Devletler de tükenmişlik sendromuna yakalanabilir.
Güvensizlik ortamı içinde çaresizleştirilen ve umutlarını yitirmiş bir toplumda dayanışma ruhunun zayıflaması, yöneticilerin kişisel hırslarının, kişisel çıkarlarının veya eş-dost-yakınlarının çıkarlarının, başka ülkelerin çıkarlarının peşinde koşmaları devleti zayıflatır ve çöküşüne yol açabilir.
Bireysel tükenmişlik halinden, toplumsal tükenmişliğe doğru bir yayılma mümkün müdür? Bireyin pek çok davranışı içinde yaşadığı toplum tarafından belirlendiği gibi, bireyin kişisel davranışları da toplumu etkiler. Toplumsal varlıklar bireylerin eylemleriyle oluşturulur Birey ve toplum arasında içsel bir ilişki vardır. Bireysel olarak duygusal tükenmişlik, duyarsızlaşma ve başarısızlık duygusu toplumsal ilişkileri belirleyici ve etkileyici bir niteliğe sahiptir.
"Mutlu bir hayat yaşamak istiyorsanız hayatınızı bir amaca bağlayın, kişilere veya eşyalara değil."
Albert Einstein
Prof.Dr.Süreyya SAKINÇ
Yorum Yazın :Misafir