EMANETE BÖYLE Mİ SAHİP ÇIKILIR ?
Manisa Sarayı’nı muhakkak her Manisalı gibi duymuşsunuzdur. Manisa, Osmanlı döneminde devletin en önemli merkezlerinden biriydi. Burası ‘’Şehzadeler Sancağı’’ idi. Bu kentten Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman gibi nice padişahlar çıkmıştır. Bu sancakta yetişen şehzadeler padişah olmuş, devleti her alanda dünya gücü haline getirmiştir. Yalnız Fatih ve Kanuni gibi isimlere değil, diğer tahta çıkan padişahlara baktığınız zaman bile onların gerçekten önemli şahsiyetler olduğunu okuyacak ve göreceksiniz. Örnek vermek gerekirse benim çok sevdiğim ve pek bilinmeyen bir padişahımız vardır…
III.Murad…
Sadece bir günlüğüne sabah namazına kalkamadığı için, ‘’Uyan Ey Gözlerim’’ adında bir ilahı yazar. O kadar nazik ve maneviyatı yüksek bir Osmanlı sultanıdır. Döneminde devlet en geniş sınırlara ulaşmıştır. Manisa için ne yaptı ya peki? Bugün Muradiye Camii olarak bildiğimiz eseri şehrimize kazandıran kişidir. Ve bu eserin mimari kültür tarihimizin üstadlarından biri olan, ‘’Mimar Sinan’’dır. Hepsinin ruhu şad olsun. Onların hepsinin adı kent içinde ayrı ayrı yaşatılmalıdır.
***
Bu kentin hem havası, hem suyu bir başkadır. Yöneticilik vasfı ön planda olan insanlar çıkarmıştır bu şehir.
Günümüzdeki mevcut siyasi tabloya bakacak olduğunz zaman ise meclisteki siyasi partilerin sağ kolları, grup başkanvekilleri, mkyk üyeleri hep bu şehirden çıkmıştır.
Peki ya bu kadar yönetici çıkaran bir şehrin kültürel açıdan büyük bir zaafının olduğunun farkında mısınız acaba?
Kültürel zaaf denildiğinde aklınız sosyal ve kültürel etkinliklerin ne kadar az olduğuna gidebilir, haklısınız. Fakat ben bu yazımda Fatih’in mirasına sahip çıkamamamızdan bahsedeceğim.
***
Kurtuluş Savaşı yılları Türk milleti için çok çetin yıllardı. Yunanlılar ise 15 Mayıs 1919 tarihinde Anadolu topraklarına ayak bastılar. Millet olarak tüm yürekliliğimizle savaştık. Yunan işgalini yaşayan kentlerden biri şehrimizid. Harikulade bir sarayımız vardı. O saray bu yangın esnasında yandı ve kül oldu. Koskoca saraydan çok ufak bir kısım kaldı. Saray-ı Amire’den kalan tek yer olan bu kuleye (Fatih Kulesi) gözümüz kulağımız gibi sahip çıkmamız gerekir.
Önemli tarihçilerimizden biri olan Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil bu konuda bir kamuoyu oluşturdu. Köşeyazarlığı yaptığı gazetede bu konuyu dile getirdi. Önemli bir Yeniçağ tarihçisinin bile bu konuda adım atılması gerektiğini dair bir söylemi varken, bu şehirde yaşayan ben ve benim gibi düşünenlerin elinden bir şeyler gelmez mi?
Elbette boş duracak değiliz. Benim gibi bu konuda duyarlılık gösterilmesi gerektiğine dair yazılar yazan kültür sevdalısı insanlar oldu.
***
Fatih Kulesi örneği sadece basit bir örnekti. İstanbul’da Kösem Sultan’ın yaptırmış olduğu Büyük Valide Han’ın kubbesi sosyal medyada ‘’havalı’’ fotoğraf atmak isteyenler yüzünden tahrip oldu. ‘’Nasıl olsa sosyal medyadan gelecek olan beğeniler, ecdadımın eserinden önemli’’ diyenler yüzünden bugün o eserin adını maalesef zarar gördüğüne dair duyduk. Sosyal medyada gelecek olan beğenileri tarihi mirasından daha fazla düşünen kesim beni gelecek adına tedirgin ediyor.
Ecdadımızdan bizleri affetmesini istiyoruz, onların mirasına sahip çıkamadık.
Necdet Cura
Yorum Yazın :Misafir